Anayasa Mahkemesi’nin ‘daha’ zayıf olması neye yarar?
Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararına karşı çıkmakla kalmayıp üstüne bir de güç gösterisi sayılabilecek şekilde üyeler hakkında suç duyurusunda bulunması yargı krizinin ötesinde...
Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararına karşı çıkmakla kalmayıp üstüne bir de güç gösterisi sayılabilecek şekilde üyeler hakkında suç duyurusunda bulunması yargı krizinin ötesinde, devlet krizidir.
Anayasal düzende kurumlar arasında gerilim ve çatışmanın daha ötesi olamaz zira… Anayasa açıkça, AYM’yi yargısal tartışmalarda son söz sahibi olarak yetkilendirmektedir. Dolayısıyla, Can Atalay Davası’nın geldiği yer hem hukuk ihlali hem de kurumsal aktörlerin cesameti açısından büyük bir krizdir.
Ne var ki, tarafların iki yüksek mahkeme olmasına bakarak, ortadaki gerilimin bir “hukuk krizi” olduğunu hükmüne varamıyoruz. Mesele hukuk olsaydı, AYM’nin kararı yerel mahkeme tarafından icra edilir ve Yargıtay’a geri gönderilemezdi. Bütün saygın hukukçuların söylediği gibi bugün hukuk dışına çıkılmış ve siyasi hamle yapılmıştır. Böylelikle denetimsiz sistem üzerinde, -zaten- çok güçlü olduğu söylenemeyecek Anayasa Mahkemesi denetiminin de fiilen sonlandırılması süreci başlamıştır.
Bu tanımlamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinden çıkartıyoruz. Erdoğan, iki kurum arasındaki gerilimde Yargıtay’a daha yakın tutum sergileyip; özetle, madem...