Aynı gemide seyahat keyfi için
Sandıklara koştuk, seçimi yaptık ama hâlâ tam manasıyla “seçim sonrası süreç”te değiliz. Değiliz fakat yine de öyle diyelim…
31 Mart’ın en değerli halkası olan İstanbul seçimi tekrarlanacak ve tekrarlanmakla kalmayıp sonuca göre merkezi iktidarı etkileyebilecek bir sandık kurulacak olsa da yine seçim sonrası süreçteymişiz gibi davranalım. Zira çok ihtiyacımız var.
Önceki seçim sonrası süreçlerde olduğu gibi bu kez de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sandıktan çıkan mesajı alıp almadığı, aldıysa ne anladığı, değilse ne yapmayı planladığı üzerine birçok teori yazılıp çiziliyor. Balkon konuşmaları bu faaliyetin ve tahminlerin en önemli referanslarıydı. Malum, Erdoğan seçim gecesi de balkona çıktı ama o gece yaptığı konuşmanın ruhu YSK’nın iptal kararına kadar sürdü. Devamında Türkiye İttifakı fikrini ortaya attı; bunu da ittifak ortağı beğenmedi. Beğenmemek şöyle dursun bayağı hiddetlendi... Böylelikle demir soğumadı, hatta birkaç derece kızıştı bile. Arada, Kılıçdaroğlu’na saldırı yaşandı ve o saldırıyı neredeyse alkışlayan görüldü.
Karşılıklı ağır sözleri artık saymaya gerek var mı bilmem. Ne kendiliğinden bir önemi ne de siyasi kıymeti olan ağır sözleri…
Yani demir soğumuyor…