Bir dirhem et bin ayıbı örter
Yeni dönemin yani başkanlık sisteminin tam olarak haya geçmekte olduğu 24 Haziran sonrası zamanların başındayız. Bundan sonra neler olacak ya da neler olmalı? Türkiye’yi neler beklediğini ve buna bağlı olarak...
Yeni dönemin yani başkanlık sisteminin tam olarak haya geçmekte olduğu 24 Haziran sonrası zamanların başındayız. Bundan sonra neler olacak ya da neler olmalı? Türkiye’yi neler beklediğini ve buna bağlı olarak dünyadaki müttefiklerin nasıl bir tavır alacağı kimileri için şiddetli bir merak konusu… Kimileri içinse, zaten uzun süreden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeyi tek başına yönettiği için bu soruların cevabı o kadar heyecan uyandırmıyor. Bu yaklaşıma göre, şimdiye kadar ülkeyi nasıl yönettiyse ve görüldüğü gibi halkın yüksek onayını aldıysa bundan sonra da tarzında değişikliğe gitmesi beklenemez. Bunu da tartışmakta fayda var. *** Önce bir adım geriye gidelim… Türkiye, başkanlık sistemini sadece AK Parti tabanı değil buna ilaveten başta MHP ve benzeri siyasi eğilimlerin iştirakiyle kabul etti. Devlet Bahçeli ve MHP’nin 16 Nisan kararının öncesi ve sonrasında oynadığı rol o kadar önemleydi ki Erdoğan’ın 24 Haziran zaferi de ancak bu rolün devam etmesiyle mümkün olabildi. Burada bir yanlış yok zira, yüzde 50+1 gerektiren her seçim aynı zamanda güçlü ittifaklar ister. Partisinin maksimum oy kapasitesi ortadayken Erdoğan da bunu gayet iyi biliyordu. Bu yola MHP ile çıkarken yine bu partiyle devam etmesi kaçınılmazdı. Buraya kadar normaldir ve adını koymak gerekir, büyük bir başarıdır da… Sorun ise bu tablonun kaçınılmaz sonucundadır.