Geride kırılmış kalpler bırakmayın
Gerilimin yüksek olduğu zamanlar; bilhassa da terörle birlikte yükselen tansiyonda en kritik nokta toplumsal barışı koruyabilmektir. “Bir arada yaşamak”, “birlikte olmak” gibi söylenince kulağa sıradan gelen, ama...
Gerilimin yüksek olduğu zamanlar; bilhassa da terörle birlikte yükselen tansiyonda en kritik nokta toplumsal barışı koruyabilmektir. “Bir arada yaşamak”, “birlikte olmak” gibi söylenince kulağa sıradan gelen, ama gerçekte son derece değerli kavramlar da böyle zamanlarda sınanır.
Bir ülkenin, bir toplumun en değerli sermayesi soğukkanlılığını korumak ve gerilim hallerinde bunun için sahici özen göstermektir. PKK’nın katliam boyutuna varan son saldırılarıyla birlikte bu risk yeniden gündemimize geldi. Özellikle bıkkınlık noktasını aşan son iki saldırıyla (Beşiktaş/Kayseri) birlikte provokasyona müsait homurdanmalar arttı. Zaten bazı bölgelerde yeterince kırılgan olan Türk-Kürt hassasiyetini korumak ihtiyacı hissediliyor.
Böylesine problemler çoğu kez görünür olmaz, yani sosyal hareketlerle kendisini göstermez. Bireysel planda mahalle baskısı formunda gelişen reaksiyonlar yaşanır. Geçmişten beri bunun örneklerini gördük, yaşadık.
Son günlerde içinde HDP teşkilatlarına yönelik saldırıların da olduğu vak’alara karşı siyasal planda sergilenen tavır olumludur. İktidar ve muhalefetten gelen mesajlar olumlu reaksiyonu yansıtıyor. Bu önemlidir, çünkü terör varken ve terör sabırları zorlayan boyuta ulaşmışken siyasetin itidal tavsiyesine ihtiyaç vardır.
Türkiye’de Kürt meselesinin öteden beri bir türlü bitmeyen şiddet boyutu vardır ve buna karşı mücadelede herkes mutabıktır. Hatta, bizatihi terörle mücadele konusunda hükümetler bazında Avrupa’dan da anlamlı itirazlar gelmemektedir. Türkiye’nin Güneydoğu’da hendek isyanlarına karşı yürüttüğü mücadelede bunu görüyoruz.