Herkes giderken Mersin’e biz gitsek...
Geride bıraktığımız sene bir öncekinden iyi sayılmaz… İşlerin yolunda gitmemesi, stres ve gerilimin artması veya gerileme, zayıflama, yozlaşma, çürüme zamanlarını yaşıyoruz. Ne var ki...
Geride bıraktığımız sene bir öncekinden iyi sayılmaz… İşlerin yolunda gitmemesi, stres ve gerilimin artması veya gerileme, zayıflama, yozlaşma, çürüme zamanlarını yaşıyoruz. Ne var ki dünya işleri o kadar göreceli ki insanlığın müşterek tecrübesi bile tartışmaya açıktır. İyi ve kötü ya da ahlaki olanla olmayan buna dahildir. Kimimizin yozlaşma ve gerileme gördüğü şeyler kimimiz için ilerlemenin ve gelişmenin ta kendisidir. Kimileri demokrasinin zayıflamasını bir felaket olarak görürken kimileri tam tarsine bu “emperyalist oyun”un sahneden çekilmesine duacıdır. Yahut da aslında bir numara olarak gördüğü insan haklarının!. . Herkes kendi hakkı, hukuku, özgürlüğü ve ifade gücüne taraftardır lakin “evrensel insan hakları” denilen şeyin pekala bir dış güç senaryosu olduğuna yemin etmeye de hazırdır. Birçoğumuz o numaraları çok görmüştür! Batı kendine hak ister, kendine demokrattır, kendine özgürlük ister… Bu görüş o kadar talihli ki anlatılamaz. Bencilliğin, kapitalimzin ve egoizmin sembolü olan Trump bile Batı’nın (Avrupa kısmı) anti tezi bir kahraman olarak alkış alabilir… Dünyada rüzgârlar “yapanın yanına kâr kalıyor partisi”nden yana estiği için Trump da haklı, Putin de, Veliaht Prens de, Macaristan başbakanı da… Kendisinden olmayanın hayatını umursamayan, kendisi gibi düşünmeyene hayat hakkı tanımayanlar dünyasının liderleri zaferden zafere koşuyor.