İçe kapanmanın birkaç küçük problemi
Bugünlerde pek kolaylıkla söylenir hale gelen Türkiye’nin içe kapanması ve kendi göbeğini kendi kesmesi yahut da kendi kendine yettiği kadarına rıza göstermesi meselesine biraz eğilsek fena olmayacak. Böylesi sloganlar bazı kulaklara hoş gelebilir ama kapıları dışa kapamanın mümkün olup olmadığına bakmak; öncelikle de konunun nereden çıktığına kafa yormak gerekir.
Gerçekten kapıları dünyaya kapatıp kendi halimizde mutlu yaşamayı düşünüyor ve istiyor muyuz? Yoksa asıl niyetimiz hem dünyanın işimize karışmaması, hem de o dünyanın nimetlerini tüketmeye devam etmek mi?
Bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın irili ufaklı bütün krizlerde farklı cümlelerle dile getirdiği bu coşturucu fikrin irdelenmeye ihtiyacı var. Türkiye gibi, uluslararası sistemle her açıdan bağlantılı, çok açıdan bağımlı ve hepsinden önemlisi de birkaç yüz senedir bazen “Garp/Batı” bazen de “muasır medeniyet seviyesi” tabiriyle dünyayla ilişki kurmaya hevesli bir ülkeden söz ediyoruz