Yeni Zelanda’dan geride kalana bir bakal
Sosyolojik, siyasi ve ideolojik temalı tartışmalarda usül yoksa veya baştan reddedilmişse netice almak imkansızdır. Böyle durumlar çoğu zaman zaten netice almamak amacıyla zorlanır ve aslolan, olayların kendi lehine fayda üretmesidir...
Yani, olguların çarpıtılması, kuralların çiğnenmesi, gerçeklerin gizlenmesi sanıldığı gibi ayıp değil normaldir. Hatta, gerçekler işe yaramayacağından çarpıtma onlar için kaçınılmazdır.
Yeni Zelanda’da yaşanan menfur ve meş’um katliamın ardından bizim durumumuz da bundan ibarettir. Analizinden taziyesine kadar en tecrübeli olmamız gereken konuda, her şeyi elimize yüzümüze bulaştırdık. Eski tartışmaların ve konuşmaların bile çok gerisine gittik. Gerçeklerle ilgisi olmayan bir propaganda rüzgârı, acıyla dayanışmayı umursamayan bir hamaset ve geride kalacak hasarı hesaba katmayan bir coşku… Tablo bundan ibarettir.
Çünkü, en basit ve sıradan doğruları sessizce dile getirmeye çalışanlar dahi bastırılıyor. Bastırılmak şöyle dursun ne Haçlı yandaşlıkları ne emperyalist ajanlıkları kalıyor. Her fırsatta din iman barometresiyle kafalarına vurulması cabası… Üstelik vuranların kahir ekseriyeti de dinle imanla barışıklıkları bilinmeyen nevzuhur taife…
* * *