Türkiye ve Suudi Arabistan ‘ortaklığı’nın önemi
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Suudi Arabistan ziyaretine ilişkin izlenimim, gelecekte bu ziyaretin ‘en kritik ziyaret’ olarak değerlendirilmeye aday olduğu yönünde. Heyet bir fikir veriyor: Dışişleri, İçişleri...
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Suudi Arabistan ziyaretine ilişkin izlenimim, gelecekte bu ziyaretin ‘en kritik ziyaret’ olarak değerlendirilmeye aday olduğu yönünde. Heyet bir fikir veriyor: Dışişleri, İçişleri, Savunma, Ulaştırma ve Ticaret bakanları; ilk kez Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Savunma Sanayii Müsteşarı...
Ziyareti ‘kritik’ yapan bir ‘arka plan’ üzerine inşa edilmiş olması: Kral Abdullah Bin Abdülaziz’in vefatı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seyahatini keserek Riyad’a gitmesi ve ‘veliaht’ Selman’la görüşmesi; Selman’ın ‘Kral’ olarak G20 zirvesi için Antalya’ya gelişi, Erdoğan’la görüşmesi ve zirveden sonra ‘tatil’ yapması; Erdoğan’ın Riyad ziyareti...
Suudi Arabistan, İran’ın Suriye, Lübnan, Irak, Yemen ve Bahreyn’de artan etkisine karşı İslam dünyasının bir araya gelmesini istiyor. Bunun için Mısır’daki darbe nedeniyle Türkiye ile yaşanan ayrışmanın da giderilmesi gerekiyor.
Zira;
- İran, ABD’nin ‘asker sokmama’ gerekçesiyle inisiyatif al(a)maması, AB’nin de ABD’nin tavrını beklemesi, BM’nin ise zaten etkisiz olmasından yararlanarak Suriye’ye hem Hizbullah ile hem de Şii milislerle yerleşti.
- Suriye’de askeri üssü bulunan tek yabancı güç olan ve Ukrayna’ya müdahalesi nedeniyle Batı’nın ambargo uyguladığı Rusya ile ittifak kurdu.
- Darbe nedeniyle Mısır’ın zayıflaması ve İslam ülkelerinde darbeyi destekleyen-desteklemeyen çatlağının oluşmasından yararlandı.
- Aynı süreçte ABD ile nükleer anlaşma yaptı; AB ülkelerine ‘çift haneli milyar euro’luk anlaşmalar dağıtmaya başladı.
Özetle;
İran, İslam dünyasındaki bölünmüşlük, ABD’nin Suriye’de inisiyatif alamaması, AB’nin ekonomik krizinden yararlanarak Suriye’de ‘aktör’ haline geldi; buradan aldığı güçle Yemen’e kadar uzandı.
İran için Suriye’de Esad rejiminin sürmesi ‘hayat memat’ meselesi. Zira ‘Yeni Suriye’ izin vermezse Hizbullah ne Şam’da ne Lübnan’da barınabilir, Akdeniz’e uzanan kolu kesilir; Bağdat’tan Yemen’e kadar olan bölgedeki etkisi biter.
O yüzden Cenevre gibi ‘yeni Suriye’nin kurulacağı platformlarda, Esad-İran-Rusya ittifakına karşı Suudi Arabistan da ‘İslam dünyası’ olarak Türkiye ile birlikte hareket etmek istiyor.
Davutoğlu’nun ziyareti öncesi Arap basınında yayınlanan haber ve yorumlar da “İran’a karşı işbirliği” üzerineydi. Örneğin, Şark El-Avsat, Arap dünyasının sabrının tükendiğini belirterek, Suudi Arabistan’ın Teröre karşı İslam Ülkeleri İttifakı kurmasına, İİT ve Arap Ligi’nin sert açıklamalar yapmasına ve “Türkiye, Malezya, Pakistan ile ilişkileri güçlendirmesine” işaret etmiş.
Suudi Okaz gazetesi de benzer bir yorum yapmış: “Kral ve Davutoğlu iki ülke arasındaki ‘işbirliği’ni ‘stratejik ortaklığa’ taşıyor ve güçlendiriyor. Temel konular, İran’ın bölgeye müdahaleleri ve DAEŞ terörünün önlenmesi. Siyasi ve ekonomik alanda stratejik ortaklık Arap ve İslam dünyasının yararınadır.”