Yerli savaş uçağı 28 Şubat’a takılmış
Kendini koruma ve saldırıya karşı koyma gücüne sahip olanın kuralları koyduğu bir dünya sistemi var. Bunun için gerekli donanıma sahip olana ‘güçlü’, olamayana ‘zayıf’ ülke deniliyor....
Kendini koruma ve saldırıya karşı koyma gücüne sahip olanın kuralları koyduğu bir dünya sistemi var. Bunun için gerekli donanıma sahip olana ‘güçlü’, olamayana ‘zayıf’ ülke deniliyor. Başkalarının donanımını kullanana ise ‘bağımlı’...
Ekonomik bağımlılık kadar tehlikeli bir durumdur bu.
Oysa IMF ve Dünya Bankası gibi
kurumlara veya ‘sıcak para’ya ya da küresel sistemin dayattığı ‘faiz lobisine’ bağımlılıktan bu kadar çok söz ederken, ‘silah lobisine bağımlılık’ konusuyla daha az
ilgileniyoruz.
Savunma konusu sadece flaş haberlerle medyaya konu oluyor.
Savunma sanayindeki hareketler, silah, savaş uçağı, savaş gemisi, füze ve radar sistemleri satışları da liderlerin açıklamaları, emtia ve para piyasalarındaki hareketler kadar önemli.
Türkiye de bu sistemde var olabilmenin yolunun bağımsız ‘yerli’ bir savunma sanayiyle olacağını gördü; yatırımlarını bu yönde yapıyor.
Bu süreç Aselsan, Havelsan, Tusaş, TAI gibi yarı-resmi şirketleri güçlendirdi; özel şirketlerin de sektöre daha fazla girmesini sağladı. Bugün Türkiye yerli-milli savaş uçağı projesini başlatıyorsa, arkasında yerli radar sistemleri, uydu, zırhlı araçlar, gemiler ve insansız hava araçları üretmenin kazandırdığı özgüven var.