Âlet işler el övünür
Yazının başlığındaki atasözünü ninemden duydum, tamamı şöyle: “Âlet işler el övünür, talih işler kul övünür”. Bu sözün zahirinde âlete övgü var gibi. Ama...
Yazının başlığındaki atasözünü ninemden duydum, tamamı şöyle: “Âlet işler el övünür, talih işler kul övünür”. Bu sözün zahirinde âlete övgü var gibi. Ama değil. Dipteki mâna: El de, âlet de, kul da “talih”in yani “kader”in eseridir. Kibirlenmenin lüzumu yok. Cenab-ı Hak Hz. Âdem’e isimleri öğrettiği gibi keşfi de bağışladı. (İcat yok, keşif var).
İnsanlar çok eski zamanlardan beri hayata tutunmak için âletler yaptı. Arkeoloji bunu belgeliyor. Hadi bilinen dönemleri sayalım: Taş Devri, Cilalı Taş Devri, falan. Taştan balta, madenden kılıç-kalkan yapıldı.
Ben bu âletleri masum sayıyor, “Hududullah” içinde görüyorum. Bir arkadaş diyor ki “Mustafa abi! Bıçak nasıl masum olur; karpuz da keser, insan da öldürür”. Ben de diyorum ki bu iş için iri bir taş parçası yeter. Habil-Kabil kıssasını iyi anlamak lazım (Ameller niyetlere göredir).
Âlet yapmanın ve kullanmanın bir tekniği (usulü) var elbet. Çok eski zamanlarda kalan bu tekniğin günümüzde hâlâ kullanıldığını biliyoruz. Buğday harman edilir, dövenle sürülür (Ben döven sürdüm). Karışım toparlanıp “tığ” yapılır. Müsait rüzgâr beklenir, tahta kürekle savrulur, buğday bir yana, saman bir yana ayrılır. Yel değirmeninin, yelkenli geminin, rüzgârdan yararlanmanın tekniği (usulü) böyledir. Bu tekniğin tarım toplumunda geldiği son nokta “harman makinası”dır. Kol gücü ile çevrilir (Ben çevirdim).
Tarım toplumunda her ne kadar âletler kullanılsa da asıl güç insanda, insan ölçeğindedir. İslâm’da aslî ve tabii kazanç emek ile olur. Hz. Peygamber “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir” (Buhari) buyurmaktadır. Dilimizde “Hududullah” içinde yapılan üretimin eşsiz bir ifadesi bulunmaktadır: El emeği-göz nuru-alın teri.
Kılıç yapmanın, orak ve tırpanın, yün eğiren kirmanın (hâlâ kullanılır), halı-kilim dokuyan tezgâhların (hâlâ kullanılıyor), kök boyanın, suyu kullanmanın ve toprağı işlemenin bir tarihi var.