Dindarlık

Bu yıl yazı hayatımın 57. senesi. Bir hikâyeci olarak günümüz toplumuna hitap ederken “ nasıl yazılmalı” meselesini göz ardı etmedim. Başta dil olmak üzere açık sözlü, anlaşılır ve samimi ifadeyi benimsedim. Aynı şekilde “ ne yazmalı ” konusunda kendi derdim kadar halkın derdini göz önünde bulundurdum. Her toplumcu yazarın meşrebi uyarınca bu tavırda olacağına inanıyorum. Başlangıçtan beri üzerinde durduğum konu “toplumsal değişme”dir. Elbette ki ben bir bilim adamı, sosyolog, tarihçi vb. değilim

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Bu yıl yazı hayatımın 57. senesi.

Bir hikâyeci olarak günümüz toplumuna hitap ederken “nasıl yazılmalı” meselesini göz ardı etmedim. Başta dil olmak üzere açık sözlü, anlaşılır ve samimi ifadeyi benimsedim.

Aynı şekilde “ne yazmalı” konusunda kendi derdim kadar halkın derdini göz önünde bulundurdum. Her toplumcu yazarın meşrebi uyarınca bu tavırda olacağına inanıyorum.

Başlangıçtan beri üzerinde durduğum konu “toplumsal değişme”dir. Elbette ki ben bir bilim adamı, sosyolog, tarihçi vb. değilim. Ancak en az onlar kadar “yaşanan hayat” ile ilgilendim.

Türkiye nereden nereye gidiyor?

Geçen zaman içinde neleri kaybettik, neleri kazandık? Bunların hangisi “değerli”dir. Hayli geniş mevzuda siyasî, iktisadî, hukukî, kültürel araştırmalar, analizler yapıldı, yapılıyor.

İlerlemeciler” sağlık, eğitim, barınma, ekonomi, ulaşım, iletişim imkânları yanında “fert başına düşen millî gelir” hesabı yaparak “nereden nereye geldiğimizi” ölçüyorlar.

Ben de ölçüyorum ama şöyle: Geçen zaman içinde kim keçeyi sudan çıkardı, kimin başına karlar yağdı, kim köşe, kim kaldırım oldu. Atı alan Üsküdar’ı nasıl geçti? Bütün bunlara bakmak lazım. Mazlumun yanında olmak, adalet aramak, haktan yana olmak görevimiz değil mi?

“İlerleme”den sadece zengin olmayı mı anlıyoruz? Bilim ve teknolojide ne yaptık ona mı bakıyoruz?

Yurt ve millet hayatında böyle bir sürü mühim mesele var.

Bana göre bütün bunların üzerinde daha önemli olan şudur: Bir ortak değer olarak benimsediğimiz “ahlâk”a ne kadar bağlıyız?

Bu bağ artıyor mu, azalıyor mu?

Hemen söyleyeyim benim anlayışım şöyle: Ahlâk dinden doğar, dinsiz ahlâk olmaz.

Bizim için ölçü Hz. Peygamberin ahlâkıdır ve bu ne müphem ne de meçhuldür. Başka bir ahlâk varsa o “menfaat ahlâkı”dır.

Bir “hayat tarzı”mız olacaksa bu ahlâka bağlı olmalıdır.

İçinde yaşadığımız “sistem”in siyasî, iktisadî, hukukî, kültürel unsurları bize bir “hayat tarzı”nı dayatmaktadır.

Bu tabloda “olan”la “olması gereken” arasında bayağı farklar oluşmuştur. Dindarâne bir hayat mı yaşıyoruz? Yoksa gün geçtikçe bu “hayat tarzı”ndan uzaklaşıyor muyuz?

İşte bu noktada üfürükten tayyare uçurmamak için, günümüzde yapılan bazı “Dindarlık” araştırma neticelerini sizinle paylaşmak istedim. Önce “dindarlık” nedir, onu tarif edelim. Lûgat mânası ile dinin emrettiklerini yapan, yasaklarından kaçan kimseye “dindar” eski tabirle “mütedeyyin” denir.

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın girişimi sonucu 2022 Nisan ayında GENAR tarafından 3193 katılımcı ile yapılan “İstanbul’da Gençler Araştırması”na göre:

Ailem dindardır diyenlerin oranı 62,5. Kendinizi ne derece dindar bir kişi olarak görüyorsunuz: Dindar 43,8. Ne dindar ne değil: 35,6. Aşağıdakilerden hangisini yaparsınız; Büyükleri ziyaret: 90,9. Yoksullara yardım: 88,7. Ramazan orucu tutmak: 68,9. Bayram namazı kılmak: 42,5. Cuma namazı kılmak: 32,3. Kur’an okumak: 31. Beş vakit namaz kılmak: 10.

Ankara Sosyal Bilimler Vakfı tarafından yapılan ve “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi ve Siyaset: 2024 Araştırması”na göre (Modern-muhafazakâr ayrımı esas alınmıştır) Ahlâklı olmak için dindarlık gerekli midir; Modern: 25,2. Muhafazakâr: 44,6. Gençlere dini eğitim verilmeli midir; Modern: 75,3. Muhafazakâr: 91,4. Devlet laik olmalıdır; Modern: 89. Muhafazakâr: 71,8.

Esasen bir “kimlik araştırması” olan bu çalışmada çok ilginç sonuçlara varılmıştır. Misal: İnsanlar hayatını istediği gibi yaşamalı; Modern: 51,5. Muhafazakâr: 41.

Kitap olarak basılan araştırma mutlaka görülmeli.

Son olarak Areda Survey tarafından 4.539 kişi ile yapılan “Türkiye’de Dindarlık” araştırması sonuçlarını 6 Ocak 2025 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer alan şekliyle aynen veriyorum.

Katılımcılara kendilerini ne kadar “dindar” olarak gördükleri soruldu.

2022’de yüzde 37,8; 2023’te yüzde 38,7 olan “çok dindar” tanımlaması, bu yıl yüzde 39,1’e ulaştı. Ankete katılan erkeklerin yüzde 41,5’i, kadınlardan daha çok dindar olduğunu belirtti. Araştırmanın sonuçlarına göre 18-34 yaş arasında kendini çok dindar olarak tanımlayanların oranı yüzde 43 çıktı.

Kur’ân-ı Kerim’in mealini okudunuz mu sorusuna, ankete katılanların yüzde 21,5’i okuduğu cevabını verdi, yüzde 18,4’ü ise hiç okumadığını belirtti. Mealin bir kısmını okuyanlar ise yüzde 60,1 oldu. Kadınların yüzde 25,5’i Kur’ân mealinin tamamını okuduğunu ifade ederken, bu oran erkeklerde yüzde 17,4 olarak tespit edildi. Katılımcılara, anne-babalarını dindarlık açısından nasıl değerlendirdikleri de soruldu. Geçen yıl yüzde 59,1 olan “annem-babam çok dindardır” diyenlerin oranı bu yıl yüzde 50,6’ya kadar geriledi.

Araştırmalar bu sonuçları verdi. Tablo ortadadır. Yorumu size bırakıyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsraf ile tüketim 19 Mart 2025 | 161 Okunma Yoksulun adı yok 12 Mart 2025 | 235 Okunma Dindarlık 05 Mart 2025 | 201 Okunma Hangi aile? 26 Şubat 2025 | 283 Okunma Bereket nerede? 19 Şubat 2025 | 216 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar
Close menu