Geçmiş ve gelecek
Oğuz Atay’ın ünlü Tutunamayanlar romanından sonra bu söz, köksüzlüğü, kimlik bunalımını, insanın kendini kurma yolunda gösterdiği çabayı anlatmak için çok kullanılır oldu...
Ülkemizin Batılılaşma yolunda attığı adımlar, geçmişin inkârı, Doğu-Batı sentezi denemeleri, hayatın her alanında bir tedirginlik, bir oturmamışlık ve bundan doğan bir köksüzlük bunalımı vücuda getirdi.
Buna bir şu kadar yıldan beri fırtınası altında bunaldığımız şehirleşme sürecini de eklemeliyiz.
İnsanlara musallat olan “boşluk duygusu” pek çok sebeple birlikte, bir nebze de ayağını basabileceği sağlam bir toprak bulamamaktan ileri geliyor. Bu toprak inanç,
dünya görüşü, fikir ve sanat planında algılanacağı gibi, bütün bunların şekil verdiği reel hayat planında da algılanabilir.
Bir yerde durmak, bir istinada dayanmak, bazı unsurlardan güç almak ve neticede bir “aidiyet” duygusuna ulaşmak ihtiyacındayız. Yurt kavramının getirdiği güvenlik ile yersiz-yurtsuz kavramının getirdiği endişe, bu kıyasta bize yardımcı olabilir.