Hayatı tanımak
Hikâyeci Sait Faik için anlatılan bir anekdot vardır. Kendisinin iyicene tanındığı yıllarda bir başka yazar daha türemiş. Yazarlar arasında rekabeti, kıskançlığı, atışmayı seven ve bunu...
Hikâyeci Sait Faik için anlatılan bir anekdot vardır. Kendisinin iyicene tanındığı yıllarda bir başka yazar daha türemiş. Yazarlar arasında rekabeti, kıskançlığı, atışmayı seven ve bunu her fırsatta körükleyen birileri, Sait Faik’e bu yeni palazlanan yazardan bahsederek fikrini sormuşlar. O da:
“Bırak canım, adam daha balıkların adlarını bilmiyor, ondan hikâyeci olmaz” demiş.
Hikâyeciler ve hikâye yazmaya heveslenenler bir yana; insanlar –bilhassa gençler– yaşadıkları ortamı, çevreyi tanımak konusunda çok isteksiz. Balık dedik meselâ; çinekopla lüferi fark edemiyor. Çok meşhur olduğu için hamsi ile balinayı biliyor belki ama ötekiler için sadece canım alt tarafı balık işte deyip savuşuyor.
Ağaçları tanımıyor. Belki kavak ile çamı tanıyor ama; dişbudak ile karaağacı, servi ile mazıyı, akçaağaç ile...