İnsan nereye koşuyor?
İnsanlar kalkınmaya, ilerlemeye, refaha koşuyor. Bu aslında bir serap. Ama inanç haline gelmiş. (Bir de “sürdürülebilir kalkınma” var ki, bu kuyruklu yalan). İnsanlık, cenneti bu dünyada bulmak için...
İnsanlar kalkınmaya, ilerlemeye, refaha koşuyor. Bu aslında bir serap. Ama inanç haline gelmiş. (Bir de “sürdürülebilir kalkınma” var ki, bu kuyruklu yalan). İnsanlık, cenneti bu dünyada bulmak için kıyasıya bir yarışa girdi. (Oysa nihai hedefi öte dünyadır. Zihniyette devrim Cenab-ı Hakk’ın rızasını öne almakta yatar. Amentü bunu böyle emreder. Eh, biliyoruz ama öteliyoruz. Bu dünyada ne ekersen onu biçersin diyoruz. Lakin mükafatı “hemen şimdi” istiyoruz. Bu konuda yazacağım). İşin tuhafı hedefi belirleyen ilerlemiş-kalkınmış ülkeler. Ötekiler onlara yetişmeye çabalıyor. İşte bu çaba kısır bir döngüdür. Her yaptıkları hamle büyüklerin işine yarıyor.
Büyükler büyümenin bedelini tarih boyunca güçsüz, “geri kalmış” ülkelere, insanlara ödettiler. Bu kan ve gözyaşının karşılığını kendileri de gördü. Yirminci asrın iki büyük savaşı dahi insanları uyandıramadı. İçlerinde “yanlış yoldayız” diyen muhalifler hep oldu, ama onları türlü vasıtalarla susturdular.
Kalkınmak-ilerlemek-zengin olmak için önce “enerji” lazım. Modern teknolojik medeniyet(!) bu enerjiyi petrol-kömür-doğalgaz, ile sağlıyor. Tüm siyasi oyunlar, zor kullanma, ittifaklar, dostluklar, cepheler enerji sahalarını kontrol etmek için.
Petrol ve kömür havayı-suyu-toprağı kirletti, zehirledi. İnsan bunun farkında ama kendi ipini çekmeye devam ediyor. İklim değişikliği, küresel ısınma, doğal kaynakların tahribi, su kıtlığı, hiçbir şey onu yolundan döndürmüyor.
Bu arada alternatif “enerji kaynakları” bulmaya çabalıyor. Yeter ki çarklar dönsün. Çarklar döndükçe korku büyüyor.
Onlarca şirket bitkilerden biyo-yakıt üretmeye çalışıyor. Ancak “alternatif enerji”nin kullanılır ve yeter hale gelmesi yıllar alacak.