İstanbul biter mi? (3)
Kendimi surdışına attım.Sur boyunca Yedikule’den Topkapı’ya kadar uzanan bostanlarda dinlendim.Buraları babadan oğula ekip yeşerten Cideli bostancılarla konuştum, yarım ekmek-peynir-tere-maydanoz ile karnımı doyurdum....
Kendimi surdışına attım.
Sur boyunca Yedikule’den Topkapı’ya kadar uzanan bostanlarda dinlendim.
Buraları babadan oğula ekip yeşerten Cideli bostancılarla konuştum, yarım ekmek-peynir-tere-maydanoz ile karnımı doyurdum. Geçen asrın başında çekilen fotoğrafları hatırladım. O günden bugüne bostanlarda değişen bir şey yok. Yeşil örtü surları bekliyor. Yenikapı Mevlevihanesi ile Merkez Efendi şehre doğru âyinler, ilahiler üfürüyor.
Daralan içim genişledi.
Bu beldeyi evliyaların koruyup kolladığına bir kez daha inandım. Onların yüzü suyu hürmetine, kurudu denilen gövdeden her devirde yeşil bir dal fışkırıyor; ve Türk İstanbul düştüğü yerden bir daha kalkıyor.
Tanpınar Divan şiirinden hareketle söyler bu sözü. “Şiirimiz düştüğü yerden kalkacak” der. Yani “ses”ten. Sesini kaybeden, musikisini, âhengini kaybeden şehir onu yeniden bulacak. Yeter ki insan kaybolmasın, insan bozulmasın. Eşyayı, etrafı yenilersin, düzeltirsin ama bozulan insanı düzeltmek zordur; kim bilir kaç nesil alır.