Kara toprak
Olay Türkiye’de ulaşım imkânlarının yok denecek kadar kısıtlı olduğu bir dönemde geçmektedir. Delikanlı talim sırasında istirahat verilince bir köşeye çekilmekte, uzaklara dalmakta, ara sıra...
Olay Türkiye’de ulaşım imkânlarının yok denecek kadar kısıtlı olduğu bir dönemde geçmektedir. Delikanlı talim sırasında istirahat verilince bir köşeye çekilmekte, uzaklara dalmakta, ara sıra içini geçirip “Ah memleket, ah!” demektedir.
Bir, iki derken bu durum komutanın dikkatini çeker ve gidip askerle konuşur: “Delikanlı, bakıyorum da sende acayip bir memleket hasreti var, sürekli içini çekip, köyünü sayıklıyorsun. Nerelisin sen?” Asker “Şu vilayetin, şu ilçesinin, şu köyündenim” diyor. Komutan: “Yahu bayağı merak ettim senin köyü, terhisten sonra gelmek-görmek isterim, beni misafir eder misin?” Asker sevinçle “Başım gözüm üzerine komutanım, sen yeter ki geliver” der.
Zaman geçer, çocuk terhis olur, mesele bir gün komutanın aklına düşer. Merak bu ya! Gidip şu köyü bir göreyim diyerek trene biner. Tren onu bir ıssız istasyona bırakır. Komutan bir kamyon kasasında, tozlu yollardan sarsıla sarsıla...