Kaybolan karanfil
Sabah gözlerimi keskin bir karanfil kokusuna açardım. Güneş basma perdelerden sızmış, cam önündeki karanfilin moruna vurmuştur. Nasıl da parıldar ama. Yer yatağında yatıyorduk. Sekiz-on yaşlarında...
Sabah gözlerimi keskin bir karanfil kokusuna açardım. Güneş basma perdelerden sızmış, cam önündeki karanfilin moruna vurmuştur. Nasıl da parıldar ama. Yer yatağında yatıyorduk. Sekiz-on yaşlarında olmalıyım. Her sabah bir karanfil kokusuna uyanırdık. Yaz-kış cam önünde bir karanfil saksısı; babaannem torunlarını sever gibi severdi onu. Ninelerimizin ev içinde yetiştirdikleri bu saksıda-kokulu karanfili yıllardır arıyorum. Çiçekçiler “Boşuna arama abi, kalmadı onlar, tohumu bile kayboldu” diyorlar. Çiçekçilerde katmer katmer açmış çok renkli, çok çeşitli, adlarını dahi bilmediğim albenisi gelişmiş çiçekler var. Heves edip alıyorum. Bir zaman dayanıyor, sonra ağır ağır sararıp soluyor; bir daha da açmıyor. Ne yapsan nafile.