Klas farkı
Sanki Galatasaray’ın savunması ile hücumu ayrı çağlarda yaşıyor. Savunma anlayışı “jetonlu telefon” dönemi kadar yavaş ve demode, hücumu ise “fiber optik” dönemi kadar hızlı ve...
Sanki Galatasaray’ın savunması ile hücumu ayrı çağlarda yaşıyor. Savunma anlayışı “jetonlu telefon” dönemi kadar yavaş ve demode, hücumu ise “fiber optik” dönemi kadar hızlı ve çağdaş.
Galatasaray bir koşu takımı. Hamza Hamzaoğlu takımına bu özelliği aşıladı. Direkt kaleyi düşünüyorlar.
Top ayaklarında hücuma doğru koşarlarken cesur, şaşırtıcı, gedik açıcı ve neredeyse durdurulamazlar. Fakat rakip hızlı ve yön değiştirerek hücuma çıkıyorsa geriye koşarken tam tersi. Yerleşim hatası yapıyorlar, müdahale etmeden geriliyorlar, bocalıyorlar!
Savunmadaki bu bocalamayı kendi alanlarına yerleşip kontrollü oyunla kapatmaya çalıştıklarında tehlikeli bir kontratak takımına dönüşüyorlar.
Dün yine gol yemeyi başardılar! Hücum özellikleri ile iki golle karşılık verip öne geçtiler.
Arrigo Sacchi 80’lerin sonu, 90’ların başında dünya futboluna alan daraltma ve hücumda hareketliliği sunmuştu. Bana göre günümüz futbolu bu temeller üzerinde durmaktadır. Galatasaray alan daraltmakta neredeyse hiç yok. Hücumda hareketliliği de abartıyor. İki yönde yapılacak ince ayarlarla dengeli takıma dönmeliler.
Bireysel performanslara bakalım. Umut çalışkandı, Selçuk ekonomik oynadı, Sabri sol ayağı ile gol attığına göre iyidir, Yasin silik, Olcan kesinlikle Telles’ten faydalı, Bruma sadece hızlıydı, Melo idare etti, stoperler eh işte… Ve Sneijder! Yine klastı. İkinci devrenin başında Burhan ve Utaka’nın aynı pozisyonda boş kaleye kaçırmışken frikikten attığı golle maçı koparmayı başardı.