Aşırı Sağ ve Eğitimin Geleceği
Aşırı sağ fırsat bulduğu her yerde güçlü bir şekilde ortaya çıkmaya çalışıyor. Dünya ülkeleri, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa olmak üzere giderek içine kapanıyor....
Aşırı sağ fırsat bulduğu her yerde güçlü bir şekilde ortaya çıkmaya çalışıyor. Dünya ülkeleri, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa olmak üzere giderek içine kapanıyor. Mevzilerini koruma telaşına düşüyorlar. Amerika kendisinin temsil ettiği serbest ticaretin önüne geçmeye çalışırken, İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılıyor.
Türkiye’de de bütün Batı ülkelerinde olduğu gibi aşırı sağ güçlenme çabası içinde olacaktır. Aşırı sağ ne demek diyorsunuzdur belki de. Onu baştan söyleyeyim. Aşırı sağdan kasttım belli bir sağ parti veya lider değil. Bütün sol partileri de kapsayan bir otoritelerleşme eğilimi. Böyle bir eğilim olacak ve tüm partiler etkilenecek. Ülkeler bencilleşecek. Dünyada merkezi otoriteler ve dediği dedik liderler ön plana çıkacak.
Aşırı sağ milliyetçi olmak zorunda değildir. Ama milliyetçilikten beslenecektir. Türkiye’de bu işin ilk adımlarını güçlenen milliyetçilikte görebiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi kendi bünyesinden ciddi kopmalara rağmen hala iktidar ortağı olarak gücünü koruyor. Halkların Demokratik Partisi PKK ile ilişkisine rağmen meclise girecek kadar oy alıyor. Türkiye’de yükselen milliyetçilik aşırı sağ haline gelebilir. Şimdilik bunu görmemizi engelleyen şey Erdoğan’ın baskın kişiliğidir. Bu durum da yeni dünyada liderlerin ön plana çıkacağı tezine uygundur.
Peki dünyadaki ve ülkemizdeki bu durum eğitim sistemlerini nasıl etkileyecek? Şimdiye kadar insan yetiştirirken hep 21. Yüzyılın çok uluslu şirketlerinin ihtiyacı olan yabancı dil bilen, yaratıcı, analitik ve eleştirel düşünen insan yetiştirme çabamız oldu. Ama dünyanın haline bakılırsa kısa bir süre sonra bu tür insanların istenmeyebileceğini de hesaba katmalıyız. 20 yıl sonranın ideal insanı belki de sorgulama yerine itaat etmeyi bilen, yaratıcılık yerine uyum yeteneği ile ön plana çıkan, eleştirel düşünme yerine kendisine verilen emirleri eksiksiz yerine getiren ve kendini sahibine koşulsuz adayan insan olacaktır. Bu durumu henüz tam olarak bilmiyoruz. Ama ortada güçlü teknik ve ideolojik deliller var.
Örneğin robotlar… Robotlar eğitim sistemlerini etkileyecek. Robotlar daha aktif şekilde insana hizmette kullanılacak. Sürücüsüz arabalar sokaklarda gezmeye başladı bile. Robotlar da sokaklarda gezmeye başlayıp sahibinin her dediğini yapmaya başlayınca ciddi işsizlik olayları insan-robot rekabetini getirecektir. Bazı insanlar işlerini kaybetmemek için koşulsuz itaat etmeye başlayacaklardır ve okullar da bir süre sonra koşulsuz itaat eden insanların yetiştirilmesi için müfredatlarını değiştireceklerdir.
Çok da ütopya gibi gelmesin. Sonuçta her ülke veya ideoloji kendisine gerekli insan tipini yetiştirecektir. Bu durumu yadırgamak yerine hazırlık yapmak daha anlamlıdır. Nasıl ki şimdiki okullar fabrika bantları gibi çalışıyor ve büyük şirketlerin ihtiyacı olan insan tipleri üretiyor belki birkaç on yıl içinde serbest ticaret azalıp büyük şirketlerin dünya üstündeki egemenliği bitince okullar otoriter liderlerin her dediğini kabul edecek, hiç sorgulamayacak ve kendini liderine adayacak insanlar yetiştirmeye başlayacaklardır.