Boğaziçi ve Kâbe
Sayın cumhurbaşkanımız yeni anayasa meselesini tekrar gündeme getirdi. Hazır gündeme gelmişken anayasanın yüksek öğretim ile ilgili maddeleri de tartışılmalı. YÖK’ün kaldırılması ve...
Sayın cumhurbaşkanımız yeni anayasa meselesini tekrar gündeme getirdi. Hazır gündeme gelmişken anayasanın yüksek öğretim ile ilgili maddeleri de tartışılmalı. YÖK’ün kaldırılması ve üniversitelerin tamamen özerk olması gibi zor konular da bu vesileyle cesurca konuşulmalıdır.
Üniversite hocaları rektörlerini kendileri seçmeli. Bu konuyu hocalarımıza bırakmak zorundayız. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Zira, üniversite hocalarının rektör seçmek için sandığa gidemedikleri bir ortamda halkın cumhurbaşkanı seçmek için sandığa gitmesi de anlamını yitirecektir.
Boğaziçililer için Sayın Melih Bulu’yu kabul etmek kolay değil. Onlara göre daha iyi ve benzer özgeçmişe sahip binlerce hoca var Boğaziçi’nde. Hocaların, öğrencilerin ve hatta iktidarın sempati ile yaklaşacağı bir isim belirlenebilir. İktidar üniversitenin temayüllerini konusunda daha titiz olabilir.
Öte yandan atamaya karşı çıkan tüm Boğaziçililerin kendilerine sormaları gereken soru da şu: “Bulu daha önce Ak Parti’de siyaset yapmamış olsaydı atanmasına karşı çıkar mıydık?” Rektöre karşı çıkılırken, Boğaziçi Üniversitesi muhalefet partileri için kullanışlı bir araç haline getirilmemelidir.
Toplumsal olaylar için bazen bir kıvılcım yeterli oluyor. Bu anlamda rektör protestosundan gezi çıkar mı diye endişelenenleri haksız bulamayız. Ama göründüğü kadarıyla sular durulacağa benziyor. Kendi adıma geziden çıkarmamız gereken dersi çıkarmamış olduğumuza ihtimal vermiyorum.
Farklı yer ve zamanlarda yeni protestolar olsa da tutuklu Boğaziçili kalmaması çoğu kişiyi sakinleştirdi. Anlaşılan o ki Prof. Melih Bulu görevinde kalacak. Kalması da gitmesi de riskli çünkü. Hükümet kalmasının riskini alacaktır.