On Yılda On Beş Milyon Dindar
Beraber çalıştığım bir edebiyat öğretmeni vardı. Yüzünde muzip bir gülümseme ile zaman zaman “Eğitimi bu kadar ciddiye almayın!” derdi. Şimdi yıllar sonra kastetmiş olabileceği şeyi...
Beraber çalıştığım bir edebiyat öğretmeni vardı. Yüzünde muzip bir gülümseme ile zaman zaman “Eğitimi bu kadar ciddiye almayın!” derdi. Şimdi yıllar sonra kastetmiş olabileceği şeyi yeni anlıyorum. Evet, eğitime gereken yatırımı yapmamak kadar eğitimden çok büyük beklenti içine girmek de tehlikelidir. Eğitim sistemimizin neden iyi gitmediğinin cevabını da burada aramalıyız. Çünkü sırtında taşıyabileceğinden fazla yük var. Okullar sonuçta diploma verir. Bu diploma iş bulmaya da yarar. Çocuklarımız okullarında öğretmenlerinden veya arkadaşlarından iyi insanlar olmayı da öğrenebilirler. İmam hatip lisesine gidip orada Kuran ve hadis öğrenen gençlerimiz var. Eminim orada dindarlığın gerçek manası üzerine de fikirler edineceklerdir. Türkiye’de en temel sorunumuz gençliğin çağdaş ya da dindar olması değil, bu işin her iki durumda da kestirme yoldan yani yeterince düşünülmeden yapılmasıdır. Geçmişten ders çıkarmadık. Bu yüzden geleceği de doğru tahmin edemedik. Bu ülkede robot üretir gibi dindar insan, çağdaş insan ya da komünist insan üretmeyi hedefleyenler en hafif ifade ile komik duruma düştüler. Halbuki eğitimin işi basittir. Eğitim yabancı dil öğretir. Bazı görgü kurallarını öğretir. Trafik kurallarını öğretir. Temel ahlak kurallarını ve doğa yasalarını öğretir. Öğrenme yollarını öğretir. Bunlar dışında bir şeyler kazandıracağını zannedenler kaybederler. Eğitim uzmanları “eğitim ideolojiden ayrılsın” diyorlar. Peki bunun anlamı ne? Eğitim ideolojiden ayrılmalıdır. Çünkü okullar ideoloji öğretmek için uygun yerler değildir. Hiçbir eğitim sistemi bir ideolojinin yükünü taşıyacak kadar güçlü olamaz. Gen&cced...