Akıl Tutulması
Son zamanlarda en büyük çıkmazlardan birisi olan akıl tutulmasını sık sık yaşıyoruz. Kolaya kaçmak, olup biteni kendi yönüne çevirmek ya da hedef şaşırtmak için öyle...
Son zamanlarda en büyük çıkmazlardan birisi olan akıl tutulmasını sık sık yaşıyoruz. Kolaya kaçmak, olup biteni kendi yönüne çevirmek ya da hedef şaşırtmak için öyle düşünceler ortaya atılıyor ki sorgulamak denen inceliği yaşayamadan akıntıya kapılıp gidiyor fikirler.
Ön yargılar tarafından kuşatılmış birisine söz anlatmak hayatın en zor işi. Çünkü hayatını önyargılarla yönetmeyi alışkanlık haline getirmiş olana ne söyleseniz de kâr etmez.
Bunun en önemli sebeplerinden birisi tek yönlü beslenmedir. Nasıl ki yanlış beslenme kültürü bünyeye zarar verir ve kişiyi bedensel olarak olumsuz etkiler; düşünce olarak da tek taraflı bir kaynağı seçenlerin de zihin yapıları bozulmaya başlar ve zamanla bu da akıl tutulmasına yol açar.
Kendisine hiç bakmadan sadece karşısındakini eleştiren, suçlayan bir bakış açısı hastalıklı bir durumdur. Zamanla akl-ı selimi seçmeyen böyle kişilerin ruh sağlıkları da bozulmaya başlar.
Görüyoruz işte, ülke olarak terörden arınmak için sınırlarımızı aşan, canlar feda ettiğimiz bir harekâtın içindeyiz. Sözüm ona milli duyguları zirve yapmış kişiler bile öyle bir akıl tutulması yaşıyor ki “Suriye’nin bu hale gelmesine sebeplerden biri de Türkiye’dir.” bile diyebiliyor. “Bizim Afrin’de ne işimiz var.” aymazlığına düşüyor. Hatta bunu bir üst seviyeye çıkarıp “Orada Amerika var karşısında, bizim Amerika’ya gücümüz yeter mi?” gibi bir silikliği de savunuyorlar. Onların Amerika sevgisinin kaynağını da elbette biliyoruz; o da ayrı bir mesele.
Bir şehir takımı yeniliyor, hem de bol gollü bir maçın sonunda. Şimdi bu konuda yorum yapılacaksa teknik heyete, futbolculara, takımını yalnız bırakan taraftara kadar birçok eleştirilecek konu varken “Cumhurbaşkanı stad için söz vermişti. Atıldı mı stadın temeli?” diyerek yorum yapmak en hafif söylemiyle akıl tutulmasıdır. Varın gerisini siz söyleyin.