Yemek programında aç kalmak
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! / Yarın, bakarsınız, söner bugün çıtırdayan ocak! / Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak, / Atıştırın...
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! / Yarın, bakarsınız, söner bugün çıtırdayan ocak! / Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak, / Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak, çanak… / Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştiha sizin; / Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Tevfik Fikret’in meşhur şiirlerinden olan “Hânı-ı Yağma”yı bugünlerde sık sık tekrarlıyorum. Doyumsuzluğu, açgözlülüğü, haddini bilmemeyi çok iyi anlatan Tevfik Fikret, bir yağmanın millet nazarında nasıl gerçekleştiğini bu şiirinde çok iyi işlemiş.
Televizyondaki Yemek Programı adıyla yayın yapan yarışma programına tahammül edebilmek mümkün değil. Ne kadar izlememeye çalışsak da ister istemez gözümüze takılıyor bu programlar. (Bu yazıyı yazabilmek için bir süre bakmak zorunda kaldım yarışmaya. İtiraf ediyorum. Çok zor zamanlar geçirdim tv başında.)
Günümüzün televizyon kanallarının birçoğundan iyi bir şey beklemek zaten mümkün değil. Yaptıkları bu tür programlar bizi pek şaşırtmasa da insan ister istemez küçük de olsa irkilmeler yaşayabiliyor.
Program hazırlarken tek kaygısı reyting olan yapımcılar bunun için ellerinden geleni artlarına koymadan; hiçbir değer yargısı gözetmeden istediklerini gözümüzün içine baka baka gerçekleştiriyorlar. İthal malı olan yarışmada asıl amacın yemek yapmaktaki hünerlerin sergilenmesi olması gerekirken; bizde kavgayla, gürültüyle, israfla iş yine çığırından çıkarılıyor.
Misafirperverlik kavramının ayaklar altına alındığı yarışmada para hırsı gözlerini bürümüş yarışmacılar ne acıdır ki masadaki birbirinden güzel yemeği, sadece beğenmemiş olduğunu göstermek için yememekte; yese bile programın sonunda gözümüzün içine bakarak kendilerine ezberlettirilen büyülü sözleri söylemekteler; “Bugün de aç kaldım.”