BİR DÜŞÜNCE BİR EYLEM
Adalet Hanım, komşusu Gülfer Hanıma Almanya’dan gelecek olan torununu anlata anlata bitiremiyordu. Onun ne kadar güzel, sevecen ve dilbaz olduğundan bahsediyor: “Geldiğinde seninle mutlaka tanıştıracağım”...
Adalet Hanım, komşusu Gülfer Hanıma Almanya’dan gelecek olan torununu anlata anlata bitiremiyordu. Onun ne kadar güzel, sevecen ve dilbaz olduğundan bahsediyor: “Geldiğinde seninle mutlaka tanıştıracağım” diyordu.
Komşusunu çaya davet eden Adalet Hanım, çok sevdiği, yedi yaşındaki torununu Gülfer Hanımla tanıştıracaktı. Ancak bir hayli tedirgindi.
Çünkü Gülfer Hanımın normal insan burnundan çok farklı bir burnu vardı. Şişkin, kırmızı ve yüzünün büyük bir bölümünü kaplayacak kadar iriydi. Adalet Hanım, çocukların akıllarına geleni pat diye söyleyebileceklerini bildiğinden, torununun Gülfer Hanımın büyük burnu hakkında bir şeyler söylemesinden endişe ediyordu. Komşusunun bu konuda çok kırılgan ve hassas olduğunu biliyordu.
Sonunda Adalet Hanım torununu komşusuyla tanıştırmıştı. Gülfer Hanım küçük kıza yaşını sormuş, çok güzel bir kız olduğunu söylemiş; kısa bir süre aralarında konuşmuşlardı. Bu arada çocuk sürekli Gülfer Hanımın burnuna bakıyor, dikkatli bakışlarıyla kadının burnundan gözlerini alamıyordu. Adalet hanım onun bir şeyler söylemesinden çok korkuyordu. Bu yüzden torununu bir an önce odasına göndermek istiyordu. Küçük kız odasına doğru yürürken geri dönüp kadının burnuna baktı. Biraz daha yürüdükten sonra tekrar dönüp, tekrar Gülfer Hanımın burnuna baktı. Sonunda odasına geçti. O zaman Adalet Hanım derin bir “ohh” çekti ve elindeki çay fincanıyla Gülfer Hanıma döndü ve sordu: “Burnunuzun yanında ne istersiniz, limon mu, yoksa bal mı?”
Bunu yabancı bir yazarın “Kişisel Gelişim” türünde “düşüncenin önemi”nden bahsettiği bir kitabında okumuş çok gülmüştüm.
Muhtemelen sizlerde tebessüm etmişsinizdir.