Özlenen eski Ramazanlar mı yoksa insanlar mı?
İnsan doğasında vardır geçmişe özlem duymak. Geçmiş hatırlandığında iç çekişlerle birlikte kurulan bir kaç dokunaklı cümle, uzaklara dalıp giden bakışlar, karamsar bir tablodan...
İnsan doğasında vardır geçmişe özlem duymak. Geçmiş hatırlandığında iç çekişlerle birlikte kurulan bir kaç dokunaklı cümle, uzaklara dalıp giden bakışlar, karamsar bir tablodan bahsediş ve serzeniş...
Yaşlı dünyamızla birlikte insanlar da son sürat bir keşmekeşe doğru sürüklenmekte. Özellikle akıbetimiz hakkında olumlu düşünenin pek olmadığı günümüzde umutsuzluk hâkim insanlarda. Ramazan-ı Şerif bitmek üzere. Rahmete kavuşmuş, mağfiret olunmuş bir halde cehennemden azad oluşumuzun remzi olan bayrama kavuşmak üzereyiz. Bu sene Ramazan-ı Şerif yine buruk geçti diyebiliriz. Ümmetin farklı yerlerinde zulmün, adaletsizliğin hüküm sürdüğü devirlerdeyiz. Kan ve gözyaşının makûs talih zannedildiği coğrafyada bir şaşkınlık ve gizliden bir korku var. Zalimler hep birden saldırıyorlar mazlumların üzerine. Eskisi gibi mertçe, doğrudan bir saldırı olsa belki uyanışımıza vesile olacak bu saldırı ama sinsice, haince, kurnazca, zalimane bir şekilde yapılıyor tüm planlar. Oyunlar Müslümanın Müslümanla kapışması/kapıştırılması üzerine kuruluyor. Oysa dinimiz bize bir olmayı beraberce hareket etmeyi vaz ediyor. Ancak zalimlerle işbirliği içerisinde olan idareciler bilerek ya da bilmeyerek bu ayrıştıran, kapıştıran bizi birbirimize düşüren oyunlarda figüran olmaktalar, halklar gönülden birbirlerine bağlı olsalar da…