Bir aileye karşı bitmeyen kin, hınç ve linç...
Günlerdir büyük bir keyifle, adeta karşı tarafı acıtmanın, kanatmanın verdiği patolojik bir zevkle, Osmanoğlu ailesinin kalan birkaç üyesinden biri olan Nilhan Osmanoğlu’na vurup duruyorlar. Osmanlı ailesi, bir...
Günlerdir büyük bir keyifle, adeta karşı tarafı acıtmanın, kanatmanın verdiği patolojik bir zevkle, Osmanoğlu ailesinin kalan birkaç üyesinden biri olan Nilhan Osmanoğlu’na vurup duruyorlar. Osmanlı ailesi, bir asırdır keder ve elem içinde yaşayan, hayatları mahvolmuş bir aile. Perişanlık içinde dört bir yana dağılmışlar. Bu ailenin bireylerinin başına gelmeyen kalmamış. Bebeklerin dahi Türkiye’ye gelmesi yasaklanmış. Sefalete ve sürgüne mahkûm edilmişler. Fakat hiçbir zaman Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine hiçbir Osmanlı ailesi mensubu tek kelime etmemiş. Tam aksine, konu geldi mi hep saygı ve övgüyle bahsetmişler Cumhuriyetimizden ve Atatürk’ten...
Yirminci asır tarihine bakın... Saltanatı kaybeden ve sürgüne giden monarşi aileleri iktidarı kaybettikleri devlete hep sövüp saymışlar. Kendilerini deviren siyasi liderlere etmedikleri lafı bırakmamışlar. Fakat Osmanlı sülalesi gerçek bir asalet ve zarafetle bir gün olsun bu ucuz propagandaya tenezzül etmemiş. Kovulsalar da ülkeleri olan Türkiye Cumhuriyeti’ne yurtdışında sahip çıkmışlar her fırsatta. Atatürk’e de laf ettirmemişler. Sürgünlerde zaman zaman parasızlıktan kan kustukları halde kızılcık şerbeti içmiş gibi nezaketlerini korumuşlar. Bana inanmıyorsanız İlber Ortaylı’ya, Murat Bardakçı’ya ya da yabancı tarihçi istiyorsanız Donald Quataert’e, Colin İmber’e sorun. Keşke hâlâ hayatta olsaydı da büyük tarihçimiz Halil İnalcık da cevaplasaydı bu soruyu...