Bitmeyen hastalığımız: Darbecilik
Geçtiğimiz çarşamba günü Balyoz mağduru Tümgeneral Ahmet Yavuz ile Balçiçek İlter’in programında karşı karşıya geldik ve ister istemez geçmişin muhasebesine girildi. Ahmet Paşa bana...
Geçtiğimiz çarşamba günü Balyoz mağduru Tümgeneral Ahmet Yavuz ile Balçiçek İlter’in programında karşı karşıya geldik ve ister istemez geçmişin muhasebesine girildi. Ahmet Paşa bana yönelik bazı eleştirilerde bulundu ve haklıydı. Askeri vesayet rejimini devirmenin verdiği heyecanla usul ve yönteme dikkat etmedik. Sadece esasa, yani askeri vesayet rejimini sona erdirmeye odaklandık. Oysa bugün hepimiz anladık ki usul kesinlikte esastan üstündür.
Toplumun çok büyük çoğunluğu askeri vesayetten öyle bıkmıştı ki bu davalara o dönem dört bir elle sarıldı. Karşı çıkanlar sadece Kemalistlerdi. Geri kalan tüm kesimler bir şekilde kerhen ya da alenen davaları destekliyorlardı. Hesap sorulamayan 27 Mayıs’ların, 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin, 28 Şubat’ların hesabını milletin önemli bir kesimi Ergenekon ve Balyoz davalarıyla görmek istedi. FETÖ işte bu, geç kalmış adalet arayışlarını sömürdü.
FETÖ’nün açtığı hiçbir dava haklı olamaz
Hükümet tarafından zaman zaman ifade edilen ‘Ergenekon ve Balyoz özünde haklı davalardı’ söylemi de doğru değildir. FETÖ’nün açtığı hiçbir dava haklı olamaz çünkü hepsi usulsüz açılmıştır. Katil ve darbeci olduğunu bildiğimiz birini bile FETÖ yargılamışsa o kişi mağdur edilmiş demektir. Hukuk bunu gerektirir...