Bu ülkede şiddet değil, erkek problemi var!
Bu yazıyı yazmak çok zamanımı aldı. 24 saatten uzun süredir masamın başına bir oturuyor, bir kalkıyorum. Çetrefil, uzun bir çalışma gerektiren bir yazı olduğu için değil.
İçimdeki öfkeyi, utancı ve çaresizliği nasıl yöneteceğimi bilemediğim için kilitlenip kaldım sevgili okurlar.
Emine Bulut cinayetini yazmayı önce vicdanım reddetti. Olan olmuş, bu utanç
sen, ben ne yazarsam yazayım orada duruyor. Zavallı, çaresiz laflar kendi
vicdanlarımızı soğutmak dışında neye yarar?
Zaten hep öyle olmuyor mu? Erkekler kadınları öldürüyor ve bu rutin döngüye
birtakım bahaneler buluyoruz. İşsizlik, içki, kumar, psikolojik rahatsızlık… Yani aslında her cinayetten sonra fark etmeden canileri aklama faaliyetine girişiyor medya, siyaset, yargı üçgeni. İçim kaldırmıyor bu gidişi…
Ama sonra, bu sabah bir de Gazantep’te henüz doğum yapmış ve boşanma
aşamasında olan bir kadının, kocası tarafından hastanede bıçaklandığını
okuyunca yüzlerce kez oturup kalktığım masamın başına döndüm ve bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yazdığım şu satırları arşivden çıkardım: