Cumhuriyetimiz 100. Yıla giderken
Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetimizin 95. yılını kutluyoruz. 100. yaşa 5 yıl kaldı… Acaba Türkiye Cumhuriyeti 2023 yılına özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olarak girebilecek mi? Evet, girebilir. Ama...
Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetimizin 95. yılını kutluyoruz. 100. yaşa 5 yıl kaldı… Acaba Türkiye Cumhuriyeti 2023 yılına özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olarak girebilecek mi?
Evet, girebilir. Ama nasıl? Eğer liberal demokrasi ve liberal ekonomi bir bütüncül sistem olarak bu ülkeye yerleşirse, Türkiye Cumhuriyeti o zaman gerçek anlamda özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olarak 100. yılını kutlayabilir.
Hem Atatürkçüler hem de Erdoğancılar "Büyük Türkiye" için siyasi ve iktisadi anlamda liberalizme daha çok ihtiyacımız olduğunu kabul etmeden bu iş kolay kolay olmaz.
Eğer bu iki toplumsal kesim ortak akıl noktasında birleşmek yerine birbirlerini yemeye devam etme yoluna girerlerse de şu anki mevcut seçimsel demokrasi düzeninden bir adım ileri gidemeyiz.
Bu konuda iktidar kadar Atatürkçü anaakım muhalefetin de eşit sorumluluğu var. Maalesef Kemalist muhalefet bırakın özgürlüğü, bazı konularda daha fazla otoriterlik talep ediyor.
Şüphesiz başka kesimlerin de görüşü önemli ama en kritik olan bu iki büyük kütlenin bakış açısı ve yaklaşımları...
Öte yandan eskiden kalma ceberut devlet geleneği devam ederek sadece ekonomik liberalizmin hayata geçmesiyle "Yeni Türkiye"nin topal kalacağını da iktidar elitleri görmek zorunda.
***
O tokadı atan Atatürkçü bir öğretmenmiş!
Ortalık yıkılıyor. Mezun olduğum okul olan İstanbul (Erkek) Lisesi’nde bir müdür yardımcısı 29 Ekim törenlerinde programda olmadığı halde İzmir Marşı’nı söyleyen iki öğrenciye tokat atmış. Ayağa kalkan veliler, bildiri yayınlayan öğrenciler, okul müdürünün açıklaması… Bir İEL’li olarak beni fevkalade rahatsız eden bu hadise ile ilgili içerideki bütün kaynakları dinledim, olayın röntgenini çektim. Meseleyi size özetlemeye çalışacağım…
Prensip olarak nerede durduğumu hatırlatarak başlayayım: Okullarda öğrencilere tokat atmak ya da herhangi bir şekilde fiziksel şiddet uygulamak gerekçe ne olursa olsun kırmızı çizgim. Bu kabul edilemez!
DAYAK OKULUN GELENEĞİ BİLE SAYILIRDI
İstanbul Erkek’ten 22 yıl önce mezun oldum. Bizim zamanımızda dayak atan, tokat sallayan müdür yardımcılarımız vardı maalesef. Şimdi yazmaya bile utanıyorum ama bu, okulun bir geleneği bile sayılırdı. Ancak yıllar önce çözdüğümüzü zannettiğimiz bir sorun hâlâ sürüyor mu? Ya da yeniden mi hortluyor?
İkinci ve konuyu esas bu kadar büyüten mesele işin siyasi yanı. İzmir Marşı’na karşı okulun yeni yönetiminde bir tavır mı var? Tokat atan müdür yardımcısı siyasi saikle mi hareket etmiş? Kısacası mevcut İEL yönetiminde "Atatürk karşıtlığı mı var?" Bu soruların cevaplarının peşine düştüm.
Olayı araştırınca Türkiye’deki kutuplaşmanın insanları nasıl birer ezber makinesi haline getirdiğini ve ne boyutta bir otomatikleşme yaşadığımızı bir kez daha gördüm sevgili okurlar. Bakın olayın gelişimi nasıl olmuş:
Okul Müdürü Fatih Güldal bir seminer için bir haftalığına izinli. Onun yerine okulun kıdemli isimlerinden olan Müdür Yardımcısı Metin Kuş vekalet ediyormuş. 29 Ekim kutlamaları gününde yapılacak, okulun öğrencileri korteje katılacak ancak yatılı olanlar evlerine dönmek isterler diye 26 Ekim Cuma günü bir de erken Cumhuriyet kutlaması planlamışlar. Bu planlamayı da okulun eskilerinden bir edebiyat öğretmeni yapmış.
Akışı Kuş’a tören başlamadan az önce göstermişler. O da İzmir Marşı'nı görünce son dönemde bu marşın CHP kurultaylarında çalınıp, siyasi bir tavra işaret ettiğini düşünüp bir sıkıntı olmasın diye akıştan çıkarmış. (Duyduğuma göre birkaç yıldır bu marşa karşı referandumda "hayır" kampanyasında sloganlaştırıldığı için yazılı bir yasak vs olmasa da ağızdan ağıza dolaşan ve "yukarıdan" geldiği söylenen olumsuz bir tavır var.)