Okullar son kapanan değil, hiç kapanmayan yerler olmalıdır
Dünya 2020 başından beri 'Covid 19 virüsünün yayılmasını önlemek' olarak özetlenebilecek bir amaca kilitlendi. Bu, başka faktörleri göz ardı ettiğimizde çok kıymetli ve anlaşılır bir...
Dünya 2020 başından beri ‘Covid 19 virüsünün yayılmasını önlemek’ olarak özetlenebilecek bir amaca kilitlendi.
Bu, başka faktörleri göz ardı ettiğimizde çok kıymetli ve anlaşılır bir çaba.
Ancak pandeminin üçüncü yılındayız ve göz ardı edilemeyecek birçok faktör olduğu her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Alınan tedbirlerin yol açtığı hasarlar artık telafi edilemez noktada.
Üstelik aşı var, maske-mesafe prensibinin önemini biliyoruz.
O nedenle artık dünyanın amaç güncellemesi yapması gerek.
‘Virüsün yayılmasını önlemek’ evresinden ‘Virüsün toplumlara verdiği zararı minimuma indirmek’ evresine geçmek zorundayız.
ABD ve Avrupa’da tıp, eğitim ve psikoloji çevreleri bir süredir bunu tartışıyor.
Bu köşeyi takip edenler bilir, geçtiğimiz yıl boyunca ben buradan avaz avaz okulların kapalı olmasına itiraz ettim.
Esasen pandeminin ilk şoku atlatıldıktan sonra gelişmiş dünya bir konsensüse varmıştı bile. 2020 sonbaharı itibarı ile Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çoğunluğunda (hatta Avrupa’nın bazı ülkelerinde 2020 nisanından itibaren) okullar prensip olarak açık tutuldu.
ÇOCUKLARDAN ÇALINAN 1,5 YIL İÇİN ÖZÜR DİLENMEYECEK Mİ?
Türkiye ise dünyanın tersine, uluslararası itibarlı tüm bilim ve eğitim otoritelerine kulaklarını tıkayarak ve şehir efsanelerine dayanarak okulların kapısını sımsıkı kilitledi.