Terörist ifadesinde neler anlattı?
Reyhanlı katliamının faili Yusuf Nazik’in MİT’in son derece başarılı bir operasyonuyla yakalanması devletin gücünü göstermesi ve Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatabilmesi açısından çok...
Reyhanlı katliamının faili Yusuf Nazik’in MİT’in son derece başarılı bir operasyonuyla yakalanması devletin gücünü göstermesi ve Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatabilmesi açısından çok önemli. Nazik gibi aranan 7 kişi daha var, onlarla ilgili detayları da önümüzdeki günlerde duyacağız.
Öte yandan Reyhanlı deyince Türkiye’nin de yakından tanıdığı bir ismin, Mihraç Ural’ın üzerinde durmakta fayda var. Ural, bu aranan 7 kişi arasında olan isimlerden değil. Saldırının planlayıcısı, beyni olarak görülüyor. Kısa zaman önce Lazkiye kırsalında yaralandı, ama hayatta.
O SALDIRI TÜRKİYE’NİN DESTEĞİYLE
Size önemli bir bilgi vereyim: Ural’ın iki korumasının öldüğü saldırıyı Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinden Ebu Amara Özel Timi yapmıştı ancak bu saldırıyı MİT’ten bağımsız düşünmeyelim. Onun verdiği koordinasyon ve destekle gerçekleşti.
Hatırlatayım, 70’lerin sol hareketinin iyi tanıdığı bir kişi Ural. 78 kuşağının önemli Marksist liderlerinden biriydi. 80 darbesinde Suriye’ye kaçtı ve hep orada kaldı. Hatay’ın Suriye’ye bağlanması için çalıştı. Türkiye’de bir ilçeyi de facto yönettiği dönemler bile olmuştur. Küçümsenmemesi gereken, çok zeki bir terörist.
ESAD İÇİN KİLİT İSİM
Suriye rejimi için kilit bir isim. Eşi Melek Fadal, Esad’ın akrabası ve sekreteri. Oğlu Bedrettin Ural, Suriye Silahlı Kuvvetlerinde yüzbaşı. Ural’ın korunduğu ve kollandığına çarpıcı bir örnek de geçenlerde Soçi’de ortaya çıkmış olması. Demek ki yalnızca Esad değil, onun üzerinden Rusya da himaye ediyor.
Bu kadar korunan bir ismin ele geçmesi hiç kolay değil ancak Türkiye uzun zamandır çalışıyor. Yakalanan Yusuf Nazik’in sorgusunun peşine düştüm. Öncelikle şunu paylaşayım: Ne zaman yakalandığı, Suriye’de ne kadar tutulduğu ve Türkiye’ye ne zaman getirildiği ile ilgili ortaya atılan bilgiler doğru değil. Ancak Suriye’de sorgulama olmamış, direkt Türkiye’ye getirilmiş. Fakat bu ne zaman gerçekleşmiş bilgisi elimizde yok. Bu soruya yanıt ararken “Gerektiği kadar, bu bazen birkaç gün, bazen birkaç hafta olabilir” yanıtına ulaştım.
Peki sorguda terörist hangi bilgileri vermiş? Neler anlatmış? Şu kadarını söyleyebilirim: Reyhanlı ve başka terör olayları ile ilgili ciddi bilgi ve bağlantılar üzerine birçok bilgi ele geçmiş durumda. Bunların başında Mihraç Ural’la ilgili bilgiler geliyor. Yani Yusuf Nazik adlı kişiyi yakalamak ondan çok daha fazlasını ifade ediyor.
***
Dönüp 2013’e şimdi bakmak gerek
Yusuf Nazik adlı teröristin itirafları birçok soru işaretini giderip, taşları yerli yerine oturtuyor. 2013’ten bugüne bağlantılı olaylara bugünkü bilgilerle yeniden bakmanızı öneririm.
2013 çok acayip bir yıldı. O yıl FETÖ 17-25 Aralık’a kadar kapalı bir savaş içindeydi. Reyhanlı katliamını da bu savaşın en kirli yüzü olarak tarihe yazmalıyız… 53 kişinin can verdiği, o döneme kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırısı olma özelliği taşıyan Reyhanlı yaşandığında FETÖ devlet içinde müthiş bir kavga başlatmış, örgütün kontrolündeki emniyet ve yargı elemanları, MİT’i saldırının faili ilan etmiş, gelen istihbaratı paylaşmamakla suçlamıştı.
Dün o haberlere dönüp yeniden baktım. Çok ilginç… Abdülkadir Selvi de hatırlatmış, esasen MİT Tırlarının da savcısı olan FETÖ sanığı tutuklu savcı Özcan Şişman, Cumhuriyet’te Can Dündar’a avukatı aracılığıyla yazdığı mektupta istihbarat teşkilatını suçlayayım derken her şeyi itiraf diyor. MİT’in saldırı ile ilgili birçok bilgi paylaştığını, plakaları verdiğini, açıkça saldırı bilgisine ulaşıp, devamlı olarak uyardığını anlatıyor!
Ancak o dönem FETÖ harıl harıl “Türkiye IŞİD’e yardım ediyor” tezini işlemeye çalışıyor, Batı medyasında bu konuda yazılar yazdırıyor, bu algıyı oturtup, Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bırakmayı hedefliyordu. Reyhanlı saldırısı da bu açıdan çok işlevsel görünüyor. Hem mezhep çatışması yaratıp ülkeyi karıştırmaya, hem de Türkiye’nin bombaların kolaylıkla patladığı bir terör ülkesi olduğu algısına hizmet ediyor.
20 YIL SONRA AYNI KABUS
Şimdi geriye dönüp bakınca her şey bir kabus gibi görünüyor. 2013 hakikaten kapkaranlık bir yıldı. Tıpkı tam 20 yıl öncesi 1993 gibi… 93’te eski derin devlet ardından binlerce faili meçhul bırakmış, üstü kapalı bir iç savaş yaşanmıştı. 2013’te de FETÖ devlet içinde topyekün bir savaş başlattı. Reyhanlı saldırısının hemen akabinde Fetullahçı polislerin provokasyonu sayesinde Gezi olayları başlamıştı. O olayları FETÖ’nün provoke ettiğini bugün artık biliyoruz. O sıralar Mısır’da darbe oluyordu ve Türkiye’de de benzer şekilde sokak hareketleri üzerinden büyüyecek karışıklığın iktidarı devirmesi hedefleniyordu. Bu olmayınca 17-25 Aralık geldi ve böylece sıcak savaş başladı. 2014 Ocağının ilk günü MİT Tırları operasyonu düzenlendi, 27 Mart’ta Suriye ile ilgili Dışişleri’ndeki konuşma kesilip biçilerek servis edildi ve tansiyon devamlı artırılmaya çalışıldı. Devletin haremine girilmiş, Türkiye çırılçıplak bırakılmış gibiydi ve birileri bu ülkenin dünyaya rezil olmasından mutlu oluyordu. Bu havaya dayanamayıp, hiç tarzım olmadığı halde ekranda ‘vatan hainliği’ diye haykırdığımı hatırlıyorum…
15 Temmuz’a kadar örtülü ama çok gerilimli bir savaşın içinde yaşadık. Devletin içinde, dış bağlantıları olan ve onlar tarafından kullanılan bir örgütün neler yapabileceğini gördük. Bütün bunları alt alta sıralayınca bugün geldiğimiz noktanın ülke olarak çok büyük bir başarı olduğunu anlıyor insan.