Türkiye'nin erkek sorunu

Esin (Övet) dün mükemmel yazmış: "Kadına tacizi anlamak için gece sokağa çıkın" diyor ve Türkiye'nin en kalburüstü mekanlarında şahit olduğu cinsiyetçi erkek cüretkarlığı ve tacizini...

Esin (Övet) dün mükemmel yazmış: "Kadına tacizi anlamak için gece sokağa çıkın" diyor ve Türkiye'nin en kalburüstü mekanlarında şahit olduğu cinsiyetçi erkek cüretkarlığı ve tacizini anlatıyor.

Gördüklerinden sonra o da isyan etmiş ve benim önerime destek vermiş. Kadına karşı şiddet ve taciz davalarına kadın savcı ve hakimler bakmalı. Bu meseleyi çözmenin başka yolu yok. Bakın, dün Talat Bulut dosyasına verilen takipsizliğe yapılan itiraz yine bir erkek hakim tarafından reddedildi. Tam bir skandal cinsiyetçi karar bu. Tamamen hukuksuz bir karar. Türk yargısı adına utanç verici. Şimdi ortalık "Bu olayların üzerini örtelim"cilere kalacak... Zaferlerini ilan etmeye, tıpkı Kadir İnanır hadisesindeki gibi tacize uğradığını iddia eden genç kadını itham etmeye, etiketlemeye çalışacaklar. Talat Bulut'tan bahsetmiyorum bile, o daha ilk günden çıktığı televizyon programından itibaren hep yaptı bunu. Ama ne olursa olsun, Türkiye'nin kadınları olarak asla moralimiz bozulmasın. Biz kadınlar mücadeleye devam edeceğiz...

Bu 'beyin tümörleri' nasıl temizlenecek?

Gidecek çok yolumuz, erkeklerin kafalarından temizlememiz gereken çok ‘beyin tümörü’ var. Mesela, Esin’in yazısında bahsettiği hadise bu ülkenin en eğitimli ve şehirli erkeğinin bile büyük çoğunluğunun zihniyetini yansıtıyor. Bir mekanda eğlenen 3 kadın için yan masada oturan adamlar garsona “Şu kadını bana getir” diyorlar. Yazarken bile utanıyorum ama bu hastalıklı kafa yalnızca o mekandaki o erkeklerin kafası değil ki… Etrafınıza dikkatli bakarsanız, ki maalesef çok dikkatli bakış en yakınlarınızı bile radara alıp, sizi depresyona sürükleyebilir. Çok sayıda aynı bakışa sahip erkek görürüsünüz.

Nedir o bakış? Gece yanlarında erkek olmadan dışarı çıkan kadınlar ‘hafifmeşreptir’ bakışı. Yani sanki eğlence dünyası sadece erkekler için kurgulanmış, biz kadınlar yanlarında süs ya da erkek erkeğe eğlencelerine ‘meze’ olarak bulunabiliriz.

Kızlı erkekli grupları görüp, kadınların varlığına işaret edip bu düşüncelere arkaik demeyin, maalesef değil. Kadınlı-erkekli gruplar halinde Anadolu’da da akşamları çıkmak çok yaygın ama ‘kız kıza’ çıkmak bu ülkede hala hangi yaşta olursa olsun ‘aranmak’ anlamına geliyor!

Onlara her şey mübah

Tezahürleri farklı ama erkeklerin kafası hep aynı… Bu kafaya göre bu dünya onların keyfine göre dizayn edilmiş… Her şeyi yapmaya hakları var. O nedenle pişkince “Ben her makyöze sarılırım” da diyorlar, sarkıntılık edince cevap olarak onlara tokat atan kadından utanacağına ondan şikayetçi de olabiliyorlar… Zira bu kafaya her şey mübah! Karısını evde oturtur, dışarıda başka kadınlara sarkıntılık eder, şikayet gelince utanacağına tehdit eder, taciz eder, ettiğini ‘ahlaksızlıkla’ suçlar, tehdit eder, bastırmaya çalışır…

Bunun bir başka versiyonu da ‘yalnız başına seyahat eden kadın’ başlığıdır. Bu kafa ‘kız kıza eğlenen’ kadına nasıl bakıyorsa ‘yalnız seyahat eden kadın’a da öyle bakar. ‘Aranan kadın’ diye geçirir içinden. yalnızca muhafazakar ya da eğitimsiz kesimden gelen erkeklerin bu düşüncede olduğunu sanmayın.

Uğur Dündar’ın o savunmasını hatırlıyor musunuz?

Mesela bundan 9 yıl önce Uğur Dündar’ın eşine çirkin bir iftira atılmıştı ancak Dündar o iftirayı yalanlayayım derken o dönem sunduğu haber bülteninde çıkıp şunları söylemişti: “Benim karım evlendikten sonra asla tek başına yurt dışına gitmemiştir. Biri bunu ispat etsin, intihar ederim. Bu bir namus meselesidir”.

Ben o dönem Dündar’ın bu skandal sözlerini AKŞAM’daki köşemde eleştirince kendisi beni aramıştı ve yanlış anlaşıldığını söylemişti. Ama sözler ortada… Bilmem hakikaten yanlışlıkla mı çıkmıştı ağzından…

Türkiye’nin ‘en laik’ en ‘batılı’ olarak bilinen kesiminde bakış bu ise topu radarın dışındakilere atmaya hiç gerek yok. Bizim bu ülkede bir kadın sorunumuz yok, bizim bu ülkede bir ‘erkek’ sorunumuz var!

***

Türkiye ilk imzacı olmasına rağmen…

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan ‘İstanbul Convention’ burada 2011’de imzalanmış ve Türkiye ilk imzacı olmuştu. 2014’te bu sözleşme yürürlüğe girdi.

Üzerinden onca sene geçmesine rağmen bu sözleşmeyi Yunanistan henüz imzaladı, Bulgaristan ve Romanya imzalamamakta direniyor ve son günlerde bu ülkelerin en büyük konusu bu…

Ancak biz kağıt üzerinde meseleye duyarlı görünsek de uygulamada işler hiç öyle değil. Kadın-erkek eşitsizliği konusunda maalesef olumluya giden bir tablo yok. Zihniyeti değiştirmedikçe nasıl olsun zaten? Yargının hali ortada! En eğitimlisinden, en gezginine erkeklerin çoğunluğunun yaklaşımları ortada…

O nedenle bu devrimi biz kadınlar başaracağız! Erkekleri bu işe karıştırmayacağız…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erdoğan'ın zaferi ve CHP'de yaşanacaklar... 29 Mayıs 2023 | 1.564 Okunma Anneme dair… 28 Mayıs 2023 | 420 Okunma Dört bir yandan kuşattılar 25 Mayıs 2023 | 917 Okunma Millet İttifakı ve Selahattin Demirtaş meselesi 22 Mayıs 2023 | 1.111 Okunma Sinan Oğan kilit bir siyasi aktör mü hakikaten? 19 Mayıs 2023 | 728 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar