Devlet ne işe yarar?
Üzerinde çokça konuştuğumuz ama her nedense derinlemesine ele almadığımız konular var. Sözgelimi, ‘Türk devlet geleneği’ derken zihnimizde neler canlanıyor? Böyle bir geleneğin...
Üzerinde çokça konuştuğumuz ama her nedense derinlemesine ele almadığımız konular var. Sözgelimi, ‘Türk devlet geleneği’ derken zihnimizde neler canlanıyor? Böyle bir geleneğin başlangıcını, kaynaklarını, devamını ve bugününü nasıl tasavvur ediyoruz?
Bu soru bugün niçin önemli diyorsanız; esasen daima önemli, sadece biz dikkat etmiyoruz diyebilirim. Siyasetin yeni bir yol haritası aradığı dönemlerde bu sorunun ve cevabının daha da önemli olduğunu tespit etmek herhalde yanlış olmaz.
Bir devlet geleneğimiz var elbette. Böyle bir geleneğin, zor zamanlarda bize çıkış yolu göstermesi, en azından ışık tutması da yadırganacak bir hal değil. Ancak asıl önemli olan şu: Kim ve ne kadar bu gelenekten haberdar ve dolayısıyla da onun yol gösterici özelliğinden yararlanma imkanına sahip. İşte burada işler biraz karışıyor.
Yakın coğrafyamızda iki büyük devlet geleneğinin (aynı zamanda medeniyet ve imparatorluk) varolduğunu, bunların Türk ve İran başlığı altında ele alınabileceğini söylemek mümkün. Bunlar arasında farklar veya birbirini besleyen unsurlar olduğunu da ifade edebiliriz. Her ikisinin de kadim geleneğin pek çok unsurundan etkilendiğini, bu anlamda köklerinin hayli derin olduğunu da.
Türkiye’de devlet başlığı altında yürütülen her tartışma, bir şekilde ya ‘devlet’ üzerinden ortaya çıkan sahici korkuların ya da bunların ürettiği suni düşmanlıkların etrafında yürüyor.