Kahire’nin ve bizim ve hepimizin kaderi
Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve arkadaşları hakkında verilen idam cezası, sadece bu ülkedeki hukuksuzluğun ve gayrı meşru faaliyetlerin yansıması değil. Aynı zamanda olup bitene...
Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve arkadaşları hakkında verilen idam cezası, sadece bu ülkedeki hukuksuzluğun ve gayrı meşru faaliyetlerin yansıması değil. Aynı zamanda olup bitene karşı gösterilen tavır ya da tavırsızlık, kimin nerede durduğunu net olarak gözler önüne seriyor.
Türkiye’de AK Parti iktidarının, daha başından itibaren Mısır konusunda sergilediği tavır, şu dakika itibarıyla da netliğini koruyor. O dönem başbakan olarak şimdi cumhurbaşkanı sıfatıyla Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri, devam eden zalim sessizlik içinde geleceğe bakan tek umudu neredeyse İslam dünyasının.
Bir noktayı hep unutuyoruz. İstanbul ve Kahire’nin yahut Şam’ın kaderini birbirinden bağımsız okumak mümkün değil. Hele Türkiye gibi, peş peşe operasyona uğrayan bir ülkede, arsızlık ve utanmazlığın sınırı, ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanını Mısır’daki karanlık örnek üzerinden tehdit edecek boyutlara ulaşmışsa, bu kader birliğini yeniden ve yeniden düşünmenin vaktidir.
Çabuk unutuyoruz. İzninizle bizim başımıza örülmek istenenle Kahire’deki tezgahın ne olduğunu yakın geçmişteki bir yazımdan uzun bir alıntıyla hatırlatayım:
‘...Bizde hala Gezi operasyonunu ‘masum gençler’, ‘baskıcı, otoriter rejime karşı direniş’ gibi göstermeye çalışanlar, Mısır’daki manzarayı nasıl değerlendiriyor, bilmiyorum. O ayrı, bu ayrı diyerek işin içinden sıyrılmak daha kolay geliyor onlara.