Rusya krizi ve başkanlık

Yaşanan her kriz, Türkiye’de sistemin değişme zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Daha hızlı karar alabilen ve atılacak adımların bürokrasi tarafından sabote edilmediği bir sistem. Manzaraya dikkat...

Yaşanan her kriz, Türkiye’de sistemin değişme zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Daha hızlı karar alabilen ve atılacak adımların bürokrasi tarafından sabote edilmediği bir sistem. Manzaraya dikkat edelim. 7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında bir anda Soğuk Savaş dönemini aratmayan bir duruş sergileyen bürokrasi, şimdi ortaya çıkan tablo karşısında pozisyon alma telaşında.

Yeni Türkiye’nin tartışmasız en büyük sorunu, bürokrasinin son yıllarda yeniden kazandığı mevzi ve gücün getirdiği hantallık. Son iki yıldır özellikle paralel yapıyla mücadele süreci, henüz gereken hızı kazanamadığı için, zemin daha da sıkıntılı hale geldi. Gerek mücadelenin yavaş ve sonuç alıcı biçimde ilerlememesi; gerekse bu yapı tasfiye edilirken sistemde yeniden güç kazanan statüko yüzünden Yeni Türkiye yolunda hayli sıkıntılı bir manzara var karşımızda.

Dış politika, ekonomi ve enerji. Bu üç ana başlık üzerinden bürokrasiye bakmak bile Türkiye’nin karşısında nasıl bir direnç olduğunu görmemize yeter. Siyaset ne kadar vizyon sahibi olursa olsun, uygulamada bunu doğru anlayacak, kavrayacak ve sadece sorumluluk değil, risk alacak bir yapıya ihtiyaç var. Bürokrasinin her türlü riskten korunduğu ve tam da bu nedenle siyasetin önünün tıkandığı bir döneme daha tahammül etmek imkansız.

Başkanlık sistemi tartışmasını, tam da bu noktada yeniden ele almak gerekiyor. Devlet aklı diye tarif ettiğimiz mekanizmanın hızlı çalışması, operasyonel kabiliyeti olan bir bürokrasinin şekillenmesi, ancak böyle bir yenilenme ile mümkün görünüyor.

Rusya ile aramızda ortaya çıkan krizin yönetilmesi, sahneye baktığımızda politik aktörler arasında bir mesele gibi görünebilir. Oysa burada şekillenen yeni durum, acilen birkaç başlıkta planlama yapılıp harekete geçilmesini gerektiriyor. ‘Rusya bize neler yapar, hangi yaptırımları uygular, kış ortasında ne yaparız’ şeklinde seslendirilen tezler ya da yakınmalar, devlet aklını değil, az önce tarif etmeye çalıştığımız hantal yapının korkularını temsil ediyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İstikrarsızlığın kaynağı Erdoğan mı? 18 Nisan 2016 | 1.248 Okunma İslam dünyası daha ne yaşamalı! 16 Nisan 2016 | 318 Okunma Obama mı Erdoğan mı merak ediliyor? 02 Nisan 2016 | 655 Okunma Erdoğan, Türkiye ve özgüven 31 Mart 2016 | 666 Okunma Olağan şüpheli Erdoğan! 24 Mart 2016 | 4.571 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar