Cuma hutbesi!
Dün cumaydı. Bütün camilerde “Cuma hutbesi” okundu. Cuma namazına gidip hutbeyi dinleyen okurlarım beni uyardılar. Hutbeyi buldum, “Söz Ahlakı” başlığını taşıyordu.Şöyle...
Dün cumaydı. Bütün camilerde “Cuma hutbesi” okundu. Cuma namazına gidip hutbeyi dinleyen okurlarım beni uyardılar. Hutbeyi buldum, “Söz Ahlakı” başlığını taşıyordu.
Şöyle başlıyordu:
“Aziz Müminler!
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s)’e sahabeden biri, “Kurtuluşun yolu nedir?” şeklinde bir soru sordu. Efendimiz, bu soru vesilesiyle tüm müminlere kurtuluşa ve huzura giden yola dair şu önemli tavsiyede bulundu: “Diline sahip ol!
Fitneye bulaşma!
Günahların için pişmanlıkla gözyaşı dök! Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Sözü doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.”
* * *
Hutbe şöyle sürüyordu:
“Kardeşlerim!
Sözde öncelikle doğruluğun, sadakatin bulunması gerekir. Söz, hak ve hakikate tercüman olmalıdır. Yalanla, iftirayla zihinler, gönüller, diller kirletilmemelidir. Bu hususta Efendimizin “Ya hayır söyleyin, ya susun!” uyarısı her daim şiarımız olmalıdır.
Hutbe şöyle bitiyordu:
Kardeşlerim!
Ne acıdır ki günümüzde büyük ölçüde sözün değeri düşmüş, imaj yüceltilmiş, görüntü ve görsellik öne çıkarılmıştır. Çoğu zaman söz söyleme sorumluluğu göz ardı edilir olmuştur. Sorumsuzca, sonu düşünülmeden söylenen sözlerle nice olumsuzluklara, huzursuzluklara, buhranlara neden olunmaktadır. Söz ahlakı ve sorumluluk bilinciyle hareket ederek her daim hak ve hakikatin peşinden gidilmelidir. Hutbemizi Yunus Emre’nin şu anlamlı beytiyle bitirmek istiyorum:
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağılı aşı,
Bal ile, yağ ede bir söz.
(Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü)
* * *
Camilerinde “Söz Ahlakı” başlıklı cuma hutbesinin okunduğu haftanın çarşamba günü Cumhurbaşkanı’nın muhtarlara verdiği davette ağzından şu kelimeler dökülmüştü:
Cahil…
Ahlaksız…
Namus fukarası…
Şeref düşkünü…
Pişkin tip…
Zavallı…
Serseri mayın…
Teneke gürültüsü…