Ey Hollanda! Gemiciklere iyi bak!
Ne gerilimli günlerdi: Hollanda önce Türk Dışişleri Bakanı'nın uçağına giriş izni vermemiş, ardından da hanım Aile Bakanımızı Rotterdam'da kendi konsolosluğumuzun kapısına 30 metre kala...
Ne gerilimli günlerdi: Hollanda önce Türk Dışişleri Bakanı'nın uçağına giriş izni vermemiş, ardından da hanım Aile Bakanımızı Rotterdam'da kendi konsolosluğumuzun kapısına 30 metre kala, otomobili içinde, esir almıştı.
Korkunçtu!
Millet olarak aşağılandık.
Devlet olarak dibe battık.
Türk Aile Bakanı, kırmızı pasaport taşıyor, kendi konsolosluğuna giremiyordu. Oysa konsolosluğun balkonuna çıkacak, konuşma yapacak ve işçi kardeşlerimize “Referandumda evet oy atın…”diyecekti.
İfade özgürlüğü.
İzin vermiyorlardı.
Otomobilde 5 saat beklettiler.
Konsolosluk önünde toplanan Türk vatandaşlarına, Rotterdam polisi köpekleriyle saldırdı. Bir çam yarması Hollanda polisi, bir narin yapılı Türk işçisini yere yatırmış, omuzundan çift sarmalamış, ayağıyla da koluna basıyor, polis köpeği de işçimize saldırmış ısırıyordu. Aile Bakanımız, otomobilin penceresinden olanları gözyaşları içinde izliyordu. Hollanda polisi bir çekici ile olay yerine gelmişti. O sırada bakanımızın yanında bulunan danışmanı Bilal Topçu TV kameralarına şu açıklamayı yaptı: “Hollanda polisi beni ‘Ya bakanınız o otomobilden çıkar ya da otomobili kaynak makinesiyle ortasından biz keser, bakanı çıkarırız” diye tehdit etti. Sonuçta; Bakanımız Hollanda'nın liman kenti Rotterdam'dan karga tulumba Almanya sınırına sürüldü, ülkeden resmen atıldı.
Ey Hollanda!
Nazi bunlar!
Böyle bağırmıştık.
Türkiye'de 81 milyon Türk halkının ve Hollanda'da iş bulmuş, yıllardır çalışan, çocukları Hollanda okullarında okuyan işçilerimizin duygu dünyasında öfke, kırgınlık, kızgınlık, mağduriyet fırtınaları esmişti.