Hasta garantili hastane!
Çok büyük. Çok geniş. Çok pahalı. Çok hastalı. Hepsi çok… Dünya'da ileri ülkeler tersini yaptı; küçük fakat yeni teknoloji ile desteklenmiş ve insanların kolay ulaşacağı...
Çok büyük. Çok geniş. Çok pahalı. Çok hastalı. Hepsi çok… Dünya'da ileri ülkeler tersini yaptı; küçük fakat yeni teknoloji ile desteklenmiş ve insanların kolay ulaşacağı hastane modeline geçti. Türkiye, başka ülkelerin deneyip de “yanlış yaptık” diye vazgeçtiği; çok uzak şehirlerden yol parası, zaman harcayarak taşınıp gelen hastalara büyük hastane kurma modelini keşfetti. Ucunda devlet rantı var! Al şu devlet arazisini. Bul dışardan borcu. Dik hastaneyi. 25 yıl garantin hazır. 25 yıl devlet arkanda. Devlet cayamaz. Cayarsa gidersin İsviçre'de “tahkim mahkemesine” söke söke alırsın. Tahkim mahkemesi, hakem mahkemesi demek; kararı kesin, temyizi yok. Sözleşmeye bakar. Sözleşmede yazıyor: Her 100 yataktan 70'ini dolduracak hasta bulamazsan, işte o açığı devlet halktan topladığı vergilerle sana ödeyecek. * * * Diyelim! İnsanlar uyandı. Sağlık bilinci gelişti. “Bir gram et, bin ayıp örter…” yanlış bilgiyi terk etti; yediğine dikkat etti, içtiğini ayarladı, kilosunu bozmadı, sporunu ihmal etmedi. Hamile anneler, sağlıklarına dikkat kesildiler. Turp gibi… Kaya gibi… Nur topu çocuklar doğdu. Hastalanmıyor, kendi vücudunu tanıyor, kendi kendinin doktoru oldu. Olamaz mı? Aslında “tek adam olmak için kişiye özel anayasa yazdıran” cumhurbaşkanının en büyük rüyası, şimdiki başbakanın, şimdiki sağlık bakanının, şimdiki spor bakanın, şimdiki çevre ve şehircilik bakanının, şimdiki milli eğitim bakanının temel hedefi, “hastalanmayan, hastaneye ihtiyaç duymayan sağlam bir toplumu” yaratmak olması gerekir. Hastalanan değil. Doktorsuz, ilaçsız. 150 yıl yaşayan! Sağlıklı insanlar ülkesi Türkiye! Bu çağda devlet adamı, “Hastalanmayan Türkiye” için plan, proje, yatırım, gelecek projeksiyonu yapan yönetici demek. Bunlar tam tersi; geleceğin Türkiye'si için dışardan alınan borçla “hasta garantili hastane” diktiriyor.