İkinci Kıbrısımız oluyor!
Savunma bakanı açıkladı: “Afrin’ e yönelik operasyon mutlaka yapılacaktır” dedi. Ben gazete yazarıyım. Kurmay subay değilim. Doğrudur da diyemem. Yanlıştır da diyemem. Bilemem. Anladığım...
Savunma bakanı açıkladı: “Afrin’ e yönelik operasyon mutlaka yapılacaktır” dedi.
Ben gazete yazarıyım.
Kurmay subay değilim.
Doğrudur da diyemem.
Yanlıştır da diyemem.
Bilemem.
Anladığım şu:
Afrin, 2 bin 850 kilometre kare, yani Kıbrıs’tan (3450) büyük. Afrin’e askerini işgal etmek için değil, barışı getirmek ve “vatanın bölünmez bütünlüğünü” sağlamak için Mehmetçik göndermek zorunda kalıyoruz.
Yine anladığım şu:
Girerim, vururum.
Temizlerim.
Sonra dönerim yok.
Hep orada olmak zorundasın.
İkinci Kıbrıs’ımız oluyor.
* * *
Ben gazete yazarıyım.
Yazarlar savaşı savunmaz.
Hep barışı öğütlerler.
Düşmanın vatana saldırısını, bölünmez bütünlüğe haince bakışını önceden alınan “caydırıcı önlemlerle” ve dengeleyici girişimlerle durdurulmasından yana duruş sergilerler. Ancak yazarlar, gerçeklere de gözlerini kapatamazlar. Bizim coğrafyamızda “böl ve yönet” diye 200 yıllık emperyalist pusu var. İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Amerikalılar tüm “küresel güçler” Ortadoğu’nun doğal zenginliklerini sömürmek için “yeni haritalar çizme” kararı aldıklarında “böl ve yönet” e başvuruyorlar. Savaşı kendilerinin savaşı değil, bölge ülkelerinde yaşayan “Türk-Kürt-Arap- Fars(İranlı)” nın birbiriyle savaşı haline getiriyorlar. “Böl ve Yönetin” alt yapısını, sinsice, kurnazca, akıllıca, haince örüyorlar. Bizim bu kirli oyunu önceden görüp, bilip, önlem alıp; “Türk-Kürt-Arap-Fars Kardeşliğini” çelik gibi sağlam tutmamız gerekiyordu. Kaldı ki, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, yönümüzü Batı uygarlığına dönüp fakat coğrafyamızda “Türk-Kürt- Arap-İranlı” kardeşliğinin çelikten kopmaz bir zincire kavuşturulmasını ana hedef yapmıştı.