Kaderin bana ikramı!
Kader, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yazar ben Necati Doğru’yu “aynı söylemde” buluşturdu. İlk defa oluyor. İlk kez aynı görüşteyiz. Daha doğrusu Cumhurbaşkanı, yıllardır...
Kader, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yazar ben Necati Doğru’yu “aynı söylemde” buluşturdu.
İlk defa oluyor.
İlk kez aynı görüşteyiz.
Daha doğrusu Cumhurbaşkanı, yıllardır yazdığım ve 16 Temmuz FETÖ darbe girişimi gecesi tekrarlayarak ertesi gün yayımlanan yazıma geçirdiğim “seçimle gelen, seçimle gider” söylemini Venezuela Başkanı Maduro’ya destek çıkmak için tekrarla yıp benim durduğum noktaya geldi: Sandıkla gelen, sandıkla gider.
Kaderin intikamı.
Ve kaderin bana ikramı.
Nasıl ki Venezuela Başkanı Maduro’nun dün birlikte, beraber oldukları bugün onu indirmek için harekete geçtiyse aynısı Tayyip Erdoğan’ın başına gelmişti. Birlikte, beraber olup, birlikte yürüdüğü, hiçbir desteği esirgemediği Fetullah cemaati, sinsi, kara, ABD maşası bir terör örgütü FETÖ’ye dönüşmüş, Erdoğan’ı darbeyle indirmeye kalkmıştı. 249 vatandaşımız hayatını yitirmiş; Türk Ordusu, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkelerinin orduları gibi kendi halkına ateş eden çirkin görüntü içine düşmüştü.
Ben o gece yazmıştım:
“Demo: Halk.
Krasi: Gücü.
Demokrasi:
Halkın gücü.
Halk, darbeciyi niçin dinlesin? Seçimle gelen, seçimle gitsin. Halk getirdi. Halk götürsün. Demokrasi bayramı işte o zaman olsun.”
★★★
O yazıda yine yazmıştım:
“Bu tabloya en küçük bir yakınlık, sempati duymak bile mümkün değil. Bu çağda bir ordunun düşeceği en saçma manzara bu olmalı… Milletin parasıyla okumuş, milletin parasıyla altına tank, helikopter, uçak çekmiş. Gidip Karayılan’ı, Cemil Bayık’ı yakalayıp teslim alamıyor. Kendi Genelkurmay Başkanı’nı esir alıyor. Bu halk darbeciyi niçin dinlesin.”
Şu cümleleri de yazmıştım:
“Sen gel Boğaziçi Köprüsü önünü tanklarla tıka… Sen gel hava meydanlarının kapısını tankla kes… Sen gel TRT binasının duvarına tankları daya… Sen gel Meclis girişine tankları sırala…
Görüntüsü bile çirkin.
Hangi çağda kalmışsın.
Naylon darbeciler! İktidarı devirmeye kalktılar. Daha da güçlendirdiler. Yoksa bu “tezgahlanmış bir darbe” miydi? Danışıklı dövüşten bir kalkışma mıydı?
Halkın gücü sinmedi.
Tankların üzerine çıktı.
Demokrasi kazandı…”