Kefen parası!
Romanlarda, öykülerde, biyografilerde bu tanıma sıkça rastlardık. Sandığın dibine, yatağın altına, çekmecenin gözüne konulan ve ölünceye kadar dokunulmayan çok az miktarda para için kullanılırdı...
Dünya malında gözü olmayan, namuslu, çalışkan, saygın insanları anlatırken içinde “kefen parası” geçen şu cümleler yazılırdı: Öldüğünde yelek cebinden kefen parası çıktı. Bütün serveti buydu. O günlerde Türkiye, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diye başladığı Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmıştı. Kefen bezi bile üretemiyordu.
Çalışkan olmalıydık.
Güveni yüksek.
Ve ileri bir ülke.
“Yurtta sulh- dünyada sulh” diyebilmek için her alanda tam bağımsız, kendi üretimi kendine yeten olmaya mahkumduk.
Kefen bezi ürettik.
Gömleklik, perdelik.
Döşemelik kumaş.
Bugün belediyeler, muhtaç durumda olanlara bedava kefen bezi veriyorlar. Böylece “kefen parası” deyimi tarihin sayfalarında gömüldü, unutuldu. 100 yıl sonra bugün yeniden hortladı. Üç gündür gazete manşetlerinde; “Kefen parasına muhtaç kaldık” haberleri çıkıyor.
★★★