Pusu!
Ekmeğimizi, aşımızı Amerika vermiyordu. Vermiş gibi yazdırıyor, konuşturuyor, içeriden inandırdığı Amerikan hayranlarıyla Türkleri aldatıyordu. Süt tozu gönderdiler, birkaç yüz...
Ekmeğimizi, aşımızı Amerika vermiyordu. Vermiş gibi yazdırıyor, konuşturuyor, içeriden inandırdığı Amerikan hayranlarıyla Türkleri aldatıyordu. Süt tozu gönderdiler, birkaç yüz traktör, birkaç dolar, İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılmış hurdaya çıkmış, döküntü üç-beş tank, dört-beş savaş uçağı yolladılar ve 67 yıl önceki Cumhurbaşkanı'nı Amerika'ya götürdüler, başına kovboy şapkası geçirdiler, 67 yıl önceki başbakanımızın da ağzına “Türkiye küçük Amerika olacak” düdüğü verip, üflettiler ve bugünkü Cumhurbaşkanı'nı da daha ilk partisini kurduğunda, henüz seçime girmemişken ABD başkenti Washington'da “başbakan düzeyinde” ağırladılar. Başbakan olacağını, cumhurbaşkanı seçileceğini 15 yıl önceden gördüler. 2002 yılındaki seçim gecesi ABD Ankara Büyükelçisi, seçim sonuçlarını iktidar partisi genel merkezinde parti kurucuları ile birlikte izledi, başarıyı coşkuyla kutladılar.
* * *
Sanki yaşayamayız.
Sanki var olamayız.
Sanki gelişemeyiz.
Sanki kalkınamayız.
Bu havayı verdiler.
İçimizden cumhurbaşkanı düzeyinde, başbakan düzeyinde, bakan düzeyinde, büyük sermaye patronları düzeyinde, gazete sahipleri ile gazete başyazarları düzeyinde, üniversite rektörleri, sanayi ve ticaret odaları başkanları, kimi genelkurmay başkanları, kimi kuvvet komutanları, kimi MİT başkanları düzeyinde “Amerika arkamızda durmazsa yaşayamayız ve o bizimle olmazsa ekmek bulamayız” havasını pompaladılar.
Seçilmiş çapsızlığı.
Atanmış körlüğü.
Özel sektör kurnazlığı.
Aydın şaşkınlığı.
Molla aymazlığı.
Bir araya getirildi.
Amerikan tuzağı.
Pis pusuya düştük.