Rusya şekeri aldık! Başka ülkeye sattık!
Gültekin, Sultanahmet civarında tarihi hamamda çalışan bir emekçidir. Tanışırız. Tokat’ın köylerindendir. Temmuz ayında ailecek tatil için köye gittiler
Döndüler. Yediğin içtiğin senin olsun, ne gördün Gültekin, onu anlat dedim.
Bıyık altından güldü.
Sorma dedi.
Türkiye’nin ikinci büyük nehri Yeşilırmak, Kösedağ eteklerinden doğar, kolları bizim köylerden geçer. (sağlı sollu 17 köy saydı.) Sabah namazından önce bir minibüs kasabadan kalkıyor, fırından yeni çıkmış ekmekleri dolduruyor. Her köyün kadını, erkeği ekmeğini kasabadaki fırından yemiş oluyor. Sonra ikinci minibüs; peynir-zeytin-tereyağı-margarin-yumurta-şeker ne varsa paketli, ambalajlı şehir üretimi ürün yüklemiş geliyor. Arkasından üçüncü minibüs nohut, fasulye, pirinç, patates, soğan, sarmsak doldurmuş, köylere tek tek uğruyor.
Bir minibüs daha var.
Dört oldu.