Uçağı kıyma yapıp gömdüler!
O zamanlar, ne günlerdi! Ben daha çocukluktan gençliğe henüz adım atıyordum. Adana'da bizim mahallenin berber dükkanları, bir çeşit toplanma ve dağılma yeriydi. Öğretmenler, avukatlar, sendikacılar...
O zamanlar, ne günlerdi! Ben daha çocukluktan gençliğe henüz adım atıyordum. Adana'da bizim mahallenin berber dükkanları, bir çeşit toplanma ve dağılma yeriydi. Öğretmenler, avukatlar, sendikacılar, sosyalistler, Demokrat Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, ustalar, kalfalar, topraktan geçinenler, işçiler gelirler; saçı sakalı uzayan tıraş olur, sırasını bekleyenler de günün olaylarını, gazete yazılarını konuşurlardı. Yazılmayıp da kulaktan kulağa gelen ve duyulması bile ürperti veren duyumlar aktarılırdı. Bu tip ürperti duyumları konuşulmaya başlayınca gün görmüş dükkan sahibi berber ustası, radyoda Urfalı Celal Güzelses'in “Çaldığın saza mı yanam- Ettiğin naza mı yanam… Gelecektin gelmedin…” diyen sesini biraz daha açardı. Güzelses'in o büyüleyici sesi bile duyduklarımın çocuk ruhumda yarattığı ürpertiyi bastıramazdı.
İhtilal (darbe) olmuştu.
Darbeyle tutuklanıp Yassıada'ya konulan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın özel kasasından 103 milyon lira çıkmıştı. 103 milyon lira o zaman toprak ağalarının çok bol olduğu Adana'yı toptan satın alabilecek kadar yüksek bir paraydı. Celal Bayar'ın “özel kasasından çıkan devletten çalınmış(!) büyük paranın” yanı sıra asıl ürperti veren; onun emiriyle “üniversite öğrencileri öldürülmüş, kıyma makinelerinde cesetleri kıyılmış(!)” ve toprağa gömülmüş olmasıydı.