Ya devlet başa, ya koltuk eşe
Fatih Cami avlusunda, öncü insanlarımızdan merhume Fevziye Nuroğlu’nun cenaze namazı sonrası bir şair akademisyen ve eski milletvekili bir profesör arkadaş sohbet ediyoruz.Sözü, üniversitelerimizin...
Fatih Cami avlusunda, öncü insanlarımızdan merhume Fevziye Nuroğlu’nun cenaze namazı sonrası bir şair akademisyen ve eski milletvekili bir profesör arkadaş sohbet ediyoruz.
Sözü, üniversitelerimizin yaygınlaşmasının engellendiği yıllara getirdiğimde, miletvekilimizMeclis’den bir anısını paylaştı bizimle.
“Kastlar vardı. Onların yıkılmaları da çok zordu ve zaman yayıldı. Bir YÖK başkanından dinlediğim bir olay var. İstanbul’daki üniversitelerden biri 8 tane araştırma görevlisi alacağını ilan eder. 80 civarında müracaat olur. Neticeyi öğrenmek isteyenler ilan tahtasında şöyle bir liste ile karşılaşırlar: Aşağıda isimleri yazılan müracaat sahipleri yapılan mülakatı kazanamamıştır.”
8 kazananın adını yazmaktansa, kazanamayan 80 ismi yazmanın bir sebebi olmalıydı. Gülüşmelerimizi yine milletvekilimiz kesti.
“Soyadı benzerliğinin öğrenilmesini istememeleridir.”
Yakınlarını iş sahibi yapmanın bu şeklini bir üniversitemizin kurumsallığına yakıştırmasının rahatsızlığını, geçmişte olmuştur kanaatiyle iyileştirmeye yöneldiğimizde, şair arkardaşımız moral eğrimizi daha da yükseltti.
“Listeyi öyle hazırlamaları utandıklarından dolayı ise, bu dahi bir şeydir.”
Geçmişte olmuştur kanaatimiz sebepsiz değildi. 8’e karşı 80 gibi bir çoğunluk içindekiler, benzer durumların yaşanmaması için oy kullanmışlar ve bir partiyi 15 yıldır iktidarda tutuyordular.
O akşam eve geldiğimde sosyal medyada gördüğüm bir haber, ne hamamların adresi değişti, ne de tasları, veznindeki düşüncelerin ortasına attı beni.
“Pamukkale Üniversitesi rektörü eşini enstitü sekreteri olarak atadı.”
Liyakat, eşe daha yakın olmak, eksilmeyen sevgi gibi kelimelerle yapılan savunmanamelerle oyalanmak bizim işimiz değildi. Biz, makam sahibi erkek ve devlet kesesinden kayırma kadrosuna kattığı eşi problemimize kafa yoracaktık.
Kocaların, kadınlarını “Bir şey” yapmaları ilk ne zaman başlamıştı ve niçin sürüp gidiyordu?