ABD, PKK’nın kellesi için ne istiyor?

Bloomberg’e göre, “isimlerinin açıklanmaması koşuluyla konuşan, Türk yetkililer ve danışmanlara göre Türkiye, Suriye’nin geleceğinde daha büyük bir rol üstlenme hedeflerinin, hem ABD hem de İsrail tarafından ‘iki koşulla’ sessizce onaylandığına inanıyor: ‘ Suriye’deki Kürt güçlerini hedef almaması ve İsrail’in Gazze ile Batı Şeria’daki uygulamalarına yönelik eleştirilerini yumuşatması…’ Bu görüş, çeşitli danışmanlar ve siyasetçiler tarafından da dile getiriliyormuş. Tabii bu kişiler ABD ve İsrail’in

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Bloomberg’e göre, “isimlerinin açıklanmaması koşuluyla konuşan, Türk yetkililer ve danışmanlara göre Türkiye, Suriye’nin geleceğinde daha büyük bir rol üstlenme hedeflerinin, hem ABD hem de İsrail tarafından ‘iki koşulla’ sessizce onaylandığına inanıyor: ‘Suriye’deki Kürt güçlerini hedef almaması ve İsrail’in Gazze ile Batı Şeria’daki uygulamalarına yönelik eleştirilerini yumuşatması…’

Bu görüş, çeşitli danışmanlar ve siyasetçiler tarafından da dile getiriliyormuş. Tabii bu kişiler ABD ve İsrail’in “böyle düşündüğünü” mü söylüyor sadece, yoksa onlar da bu fikirlere katıldıkları için mi kapı arkalarından fısıldıyorlar bilmiyoruz…

Fakat şunu biliyoruz; Ankara hem terör örgütlerinin tamamen silinmesi hem de Suriye’de gelişen yeni jeopolitiğin ürettiği fırsatları kıymetlendirme konusuna abanıyor. Hiç kuşku yok ki, aynı Suriye denkleminin İsrail’de rahatsızlık

hatta korku yarattığının da farkında…

Tabii yukarıdaki alıntı şöyle bir sümüksü kılçık da içeriyor; “sessizce onaylandığı”… Bu iki kelime konuya, Türkiye-İsrail-ABD arasında sanki bir mutabakata ulaşıldığı/el sıkışıldığı, yani Ankara’nın, Suriye’deki ekonomik menfaatler karşılığında, PKK/YPG’yi gördüğünde başını çevireceği, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da devam eden soykırımına ilişkin söylemlerini de yutacağını ihsas ediyor...

Hah!

***

Türkiye’de bu kafada adamlar var mıdır, vardır. Tonla. Mümbittir bu ülke. Fakat haberin devamı da var; “ABD ise şimdiye kadar Türkiye’nin SDG/YPG’yi dağıtma taleplerini reddetti. ABD, uzun süredir bu grupları Suriye’de IŞİD ile mücadelede ‘hayati bir müttefik’ olarak görüyordu. Türk dış politikasına aşina olan kaynaklar, bu durumun devam ettiğini belirtiyordu. Ancak Washington’daki hava değişiyor. ABD Başkanı Trump, Erdoğan’ı bir ‘dost’ olarak nitelendirdi ve Türkiye’nin, Suriye’nin geleceğini şekillendirmede kilit bir oyuncu olacağını söyledi. Erdoğan,

Trump’ı, ‘NATO’nun ikinci büyük ordusunun IŞİD’in yeniden canlanmasını önlemede daha iyi bir konumda olduğuna’ ikna etmeyi umuyor.” (Cumhuriyet, 27/01.)

Bölgede ne ABD ne İsrail ne Türkiye veya ne de başkası sadece Suriye resmine bakarak politika yapmıyor. Şam’ın düşmesi jeopolitik levhaları kaydırdı ama ortaya yeni kırıklar çıktı. Bu yüzden Suriye’ye mücavir tüm alanların hesaba katılması gerekiyor. Üstelik onlar da büyük levhalara rabıtalı…

Dışişleri Bakanı

Hakan Fidan’ın Irak’a, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a eş zamanlı son ziyaretlerini akılda tutarak ilerleyelim…

Yeni Beyaz Saray yönetimi, Suriye’de muhtemelen şöyle bir küme istiyor; Irak-Ürdün-Türkiye-İsrail-ABD. Bu grubun mevcut el Şara liderliğine itirazları olmayacak. Ancak beşgeni kuran akıl, yeni Suriye hükümetinde ‘tek başına’ olmasına da kolaylık çıkarmayacak…

Dikkat edilirse bu denklemde Rusya, İran hiç yok, Körfez ülkeleri de daha çok ‘kuvvetle teşvik edilen yatırımcılar’ rolünde. Yanlış anlaşılmasın ‘dışlanmış’ değiller. Bu siyasi bir figürasyon. Rolleri var yani. (Ancak S. Arabistan’ın rolü önemli olacak. Salt Suriye’de değil. Ortadoğu’nun tamamında.)

***

Alt tarafa geçince; İsrail-Filistin, Gazze-Batı Şeria dosyasının nasıl hal yoluna koyulması planlandığı daha çetrefilli ama var. Birincisi pratikte yürüyen ateşkes süreci var. Kırılgan olsa da merhaleleri belirgin. Asıl iş tamamına ermesi, barışa ulaşılması değil…

Bir, Netanyahu ne olacak? Bu İsrail’in görünümü açısından ‘şeklî’ bir iştir ama Netanyahu-Trump politikalarının uyumlu olup-olmadığı konusunu düşünmeliyiz. İki, Hamas’ı fiilen silemediler ama mirasının dağıtılmasını, bunun ‘daha uygun Filistinliler’ tarafından yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Üç, bölge uluslararası bir güce ihtiyaç duyacak mı? Öyle ise hangi ülkelerden oluşacak? Dört, uzun yıllara-en az dört yıllık-dayanan barış planları/aşamaları hesaplanıyor, bu hep açık yere demek. Beş, Mısır ve Ürdün’ün rolleri ne olacak? Trump’ın Filistinlileri, bu ülkelere gönderme aklı, Kahire ve Amman tarafından terslendi. Zaten ‘ham’ görünüyor. Ama niye ortaya atıldı! Altı, stratejik çıktılardan birinin, ‘ABD-İsrail-Filistin-S. Arabistan’ anlaşması olacağı söyleniyor. Ki bu, bölgesel bir hesabın yeniden işletilmesi anlamına gelir. Lübnan da dâhil, ‘yeni sınırlar’ anlamına gelir. Yedi, ‘yukarısı ile aşağısının’ uyumu nedir, nasıl olması hesaplanıyor?

***

Açmazı bol bu maddeler daha çoğaltılabilir. Ancak, bölgesel uyum, barış için önerilen tüm planlar sahiplerine yontuluyor. Haliyle Türkiye de

öyle yapıyor…

Bir yandan bölgenin tüm çarklarının dönüşünü takip ediyor ama bir yandan da ABD/Trump’ın nasıl bir bölge görmek istediğini kafasında şekillendirmeye çalışıyor…

Süper Güç açısından konu, sadece Suriye bağlamında ele alınamayacağından, ‘küçük parça’ sayıldığından, örneğin Türkiye’nin PKK’nın kellesini isteyen politikalarının Amerika’nın ‘büyük planına’ uyumlu

hale getirilmesi isteniyor…

Türkiye’nin sorunu kavrayış biçimi ise, ‘bölge ülkelerinin bölge sorunlarını sahiplenmesi’! Teoride, ‘sorunun kim/kimler olduğunu zımnen işaretliyor’. Ama pratik öyle işleyebilecek mi? Ankara, DAEŞ’le mücadelenin, ‘Irak-Suriye-Ürdün-Türkiye’ dörtlüsü tarafından yürütülmesini istiyor. Bu da bir başka küme ve sadece bir bölgesel sorunun çözümü için uygun alet çantası tarif etmiyor. Bu ülkelerle beraber oynamak istemesinin kendine göre sebepleri var; bir yandan ABD’nin sızlanıp durduğu, ‘hapishaneler ne olacak, gardiyanlarımıza dokunmayın’ mazeretini ellerinden almaya çalışıyor ama örneğin Suriye’nin bir başka ‘sınırdaşı’ İsrail’i itekliyor. Bu da bir mesaj.

Kısa vadede Türkiye ile ABD’nin planları uyumlulaşabilir. Ama orta vadede, mesela 4 yıl sonra, başka bir küresel gündeme uyumlu hale getirmenin zorlukları şimdiden tartılmalı…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
ABD, PKK’nın kellesi için ne istiyor? 29 Ocak 2025 | 1.490 Okunma JFK, MLK, RFK ve UM… 25 Ocak 2025 | 302 Okunma Altın Çağ: Tanrı tarafından seçilip, İncil’e el basmamak… 22 Ocak 2025 | 1.733 Okunma Ordu ve dış politika refakatinde ‘yeni enerji’… 15 Ocak 2025 | 497 Okunma Başlangıç: Öfke dönemi… 11 Ocak 2025 | 502 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar