‘Haritada çok küçük duran’ ülke…

“Dünyanın kalbi olan Afro-Avrasya bölgesinin yükselen yıldızı Türkiye’dir”… Bu büyük çember… Cumhurbaşkanı’nın TBMM’deki son grup toplantısında Türkiye’yi oturttuğu yer, ileri hedeflerimizi ve mevcut eylemlerimizin bir kısmını anlatıyor… Bir alt/iç çemberi Türk Devletleri Teşkilatı. Bunun da küçüğü var; çekirdeği demek doğru olur mu ayrıca bakılır, TDT’nın içinde Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan üçlüsü. Üçgeni ‘bağlayan’ köşebentler ‘Ankara Bildirisi’ ile imza altına alındı… Kapsamlı anlaşma maddelendirilirken

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

“Dünyanın kalbi olan Afro-Avrasya bölgesinin yükselen yıldızı Türkiye’dir”…

Bu büyük çember…

Cumhurbaşkanı’nın TBMM’deki son grup toplantısında Türkiye’yi oturttuğu yer, ileri hedeflerimizi ve mevcut eylemlerimizin bir kısmını anlatıyor…

Bir alt/iç çemberi Türk Devletleri Teşkilatı. Bunun da küçüğü var; çekirdeği demek doğru olur mu ayrıca bakılır, TDT’nın içinde Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan üçlüsü. Üçgeni ‘bağlayan’ köşebentler ‘Ankara Bildirisi’ ile imza altına alındı…

Kapsamlı anlaşma maddelendirilirken sadece Dışişleri değil, adı geçen ülkelerin Ticaret, Ulaştırma ve Enerji bakanları da başında duruyordu. Nitekim, ‘çekirdeğin’ bağlandığı/bağlanacağı coğrafyanın adı da, ‘TDT’ olarak yine burada tekrarlandı…

Böylece, iç-içe üç çember; Afro-Avrasya, TDT ve bu üç ülke olarak zikredilmiş oldu. Haritalar, “Orta Yol veya Orta Koridor” olarak bilinen, Çin-İngiltere, Doğu-Batı ana bağlantısının üzerine oturuyor…

Dikkat edilirse, hangi çemberi çevirirsek çevirelim tamamı “Doğu” mahrecini taşıyor. Hakan Fidan; “Sınamalar, Asya ile Avrupa arasındaki ticarette Orta Asya’nın, Hazar Denizi’nin, Kafkasya’nın ve Türkiye’nin, yani Orta Koridor’un en güvenilir en ekonomik güzergâhı sunduğunu ortaya koymuştur”…

Tarifin, “beş deniz” olarak başlıklandırılan, Hazar-Karadeniz-Akdeniz-Kızıldeniz-Basra havzalarını tek miğfere bağladığını sayısız paylaşmıştık. Doğal olarak ‘jeopolitik gerçeklikleri’ de bünyesinde barındırıyor. Yani, fırsatları denli zorlukları da hacmi kadar…

***

Örneğin Zengezur Koridoru’nun akıbeti, Gürcistan ve Ermenistan dengeleri ya da Irak-Türkiye’yi birleştiren stratejik ‘Kalkınma Yolu Projesi’ vb…

Bu da bizi ister istemez anılan çemberlerle kıyaslandığında detay gibi görünen bir seri çetrefilli işle uğraşmak zorunda bırakıyor. Dünyanın neredeyse üçte ikisini kapsayan çemberlerle, özel olarak Türkiye’yi ilgilendiren sorunlar çeliştiğinde, elinizi-ayağınızı tutan bu maniaları aşmanız gerekiyor…

Bir tanesi de işte YPG/PKK sorununun geleceği…

Türkiye’nin terör mekaniğinin dişlilerini kırmak konusunda irade eksikliği bulunmuyor. Suriye’deki değişim, İsrail-Filistin krizinin geleceği, yine İsrail’in Ortadoğu’da güvenliğinin sağlanması zorlamaları, ana faktörlerden Trump’ın başkanlığı, Irak ve Körfez’in ‘sisteme’ hangi kutup tarafından bağlanacağı çekişmeleri, İran’dan Kıbrıs’a erişen Doğu Akdeniz çizgisinin kimin elinde kalacağı hesapları, çemberlerle sadeleştirilen Türk vizyonuna sayısız meşguliyet getiriyor…

***

ABD, İngiltere, oyundan düşmüş gibi görünse de İran, güçsüz görünseler de Fransa ve Almanya gibi ülkelerin müdahaleleri de cabası. Paris’in son olarak Barzani yönetimiyle görüşmüş olması-illa bir şey çıkacak anlamında değilse de-‘tutunmaya’ çalıştıklarının açık işaretlerinden. Kısa süre evvel, Fransa’nın bölgeye asker göndereceği söylentisi Dışişleri Bakanı Fidan’a sorulduğunda müstehzi bir ifade ile “yapabiliyorlarsa yapsınlar görelim” diye karşılanmıştı…

Ama İngilizler yaptı; İngiliz ordusu Bağdat yönetimiyle anlaşarak Kuzey Irak’a yakın coğrafyada askeri üs elde etti. Eskiden ABD üssüydü. ABD’nin bölgeyle daha az ilgilenmek istediğine yönelik okumalar, Washington ile Londra arasında bir tür nöbet değişimini işaret ediyor. Yoksa ABD’yi dışlayarak yapılmış işler değil bunlar…

İngiltere’nin ağırlığı, Suriye’deki son değişim süreci dahil, bölgede Amerika karşıtı odaklarla daha esnek ilişkiler geliştirebileceği gerçekliğinin de etkisiyle vücut buluyor. İngiltere’nin Körfez ülkeleriyle ilişkileri de öyle. Trump dönemi Ortadoğu politikalarında Körfez’in, Suudi Arabistan’ın öncelikli yer tutacağı da bir diğer gerçek. Tıpkı, İngiltere-Türkiye-Katar çizgisinin varlığı gibi!

Buna Kıbrıs Rum Kesimi’ni de ilave edebiliriz. Yetkililerinin, “çatışma olsa Yunanistan yardıma yetişemez ama İsrail yetişir” çıkışı, bölgede kümeleşen sorunların seyir defterine ektir…

***

Böylece, İsrail-Türkiye ilişkileri ile Filistin sorununun aşılıp, Tel Aviv’in nasıl bir Ortadoğu’ya yerleştirileceği süreci ve direkt bağlı PKK/YPG’nin akıbeti sorusu Ankara’nın öncelikli ilgi alanını oluşturuyor…

Amerika’nın terör örgütüne ilişkin atacağı adım netleşmiş değil. Gelişmelere ya da açıklamalara bakarsanız, örgütün çözülüşü ile Suriye’deki Amerikan askeri varlığının çekilişi yönünde bir eğilim bulunduğunu hissedebilirsiniz…

İsrail devlet televizyonunun, ‘ABD’nin bu askerleri çekeceğini Tel Aviv’e bildirdiğini’ duyurması, PKK/YPG elebaşlarının Şam yönetimiyle görüşmelerinde, “Suriye ordusuna katılmaya hazırız” mealindeki açıklamaları, Trump’ın, “Suriye bizim ilgi alanımızda bulunmuyor. Orada yeterince sorun var ve içinde bulunmak istemiyoruz” yollu beyanatları gibi…

Diğer taraftan Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadele müktesebatında biriktirdiği tecrübeler sürekli ve yüksek tondan ‘alarm’ sinyalleri gönderiyor ulusal güvenlik bilincine; “sakın güvenme, asla inanma”!

***

Her şey demek değilse de, İsrail başat kilitlerden biri. İsrail Savunma Bakanı’nın geçtiğimiz Salı, Suriye-Lübnan sınırının parçası ve Golan Tepeleri’nin İsrail işgali altındaki kısmına uzanan Hermon Dağı’nda yaptığı, “geçici değil süresiz kalıcıyız” açıklaması, devlet televizyonundan gelen habere bir cevap mı? Trump ve Netanyahu görüşme öncesi böyle mi flörtleşiyorlar?

Şubat başında gerçekleşecek buluşma önemli ipuçları sunacak. Netanyahu’nun güç kullanma arzusunun devamı, hükümet bileşenlerinin dengeleri, İsrail kamuoyunun Netanyahu’ya “gerçekten” nasıl baktığı, bölge ülkelerinin gerçekten nasıl baktığı, Filisin’in nereye varacağı, Trump hükümetinin İsrail’i savunmakla Netanyahu’yu savunmak arasında nerede durduğu hep objektif tahlil edilmesi gereken başlıklar.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Haritada çok küçük duran’ ülke… 01 Şubat 2025 | 413 Okunma ABD, PKK’nın kellesi için ne istiyor? 29 Ocak 2025 | 1.566 Okunma JFK, MLK, RFK ve UM… 25 Ocak 2025 | 304 Okunma Altın Çağ: Tanrı tarafından seçilip, İncil’e el basmamak… 22 Ocak 2025 | 1.734 Okunma Ordu ve dış politika refakatinde ‘yeni enerji’… 15 Ocak 2025 | 497 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar