Türkiye neden bütün ‘enerji yollarını’ istiyor?
Suriye ve Ukrayna’da gelişen yeni jeopolitik bağlamın, başta çetrefilli gelen ama doğru tasnif edildiğinde insanı şaşırtan, hatta ‘konudan bağımsız’ görünen, finalde yine garip biçimde buluşan o kadar çıktısı var ki… Mesela… Yeni yılın ilk günü, Rusya’dan çıkıp Ukrayna üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine yapılan gaz sevkiyatı, Kiev’in anlaşmayı yenilememe kararıyla durdu… Fiyatlar üzerinde kısa vadeli etkileri olacak ancak Avrupa’nın bu kış donması beklenmiyor. Depoları dolu artı başta ABD takviye
Suriye ve Ukrayna’da gelişen yeni jeopolitik bağlamın, başta çetrefilli gelen ama doğru tasnif edildiğinde insanı şaşırtan, hatta ‘konudan bağımsız’ görünen, finalde yine garip biçimde buluşan o kadar çıktısı
var ki…
Mesela…
Yeni yılın ilk günü, Rusya’dan çıkıp Ukrayna üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine yapılan gaz sevkiyatı, Kiev’in anlaşmayı yenilememe kararıyla durdu…
Fiyatlar üzerinde kısa vadeli etkileri olacak ancak Avrupa’nın bu kış donması beklenmiyor. Depoları dolu artı başta ABD takviye ediliyor…
Asıl iş, enerji yolunun kesilmesinin Türkiye yolunu açmış olması. Tartışmalı ve üzerinde çalışılması gereken bir konu…
Türkiye için doğan fırsat, Rusya’dan ciddi miktarda enerji satın alan bir ülke olarak farklı denklem oluşturuyor. Rusya’nın Türkiye’nin doğalgaz ithalatındaki payı Ekim’de yüzde 43,5’ti. Petrol ithalatında da yüzde 50’yi aşan oranlar mevcut…
Ukrayna’dan başlayarak gelen enerji zinciri bir yandan Türkiye’ye sıra dışı fırsat sunarken, Ankara’nın Suriye’de Moskova’yı iteklemesi her iki ülkenin müzakere masasındaki haritaya şaşkın şaşkın bakmasını getiriyor…
Irak/Kuzey Irak, Suriye ve Azerbaycan enerji yollarının/projelerinin de Ukrayna’dan gelen zincirde ayrı ayrı baklalar olması, Rusya-Ukrayna-Türkiye-Kafkas-Körfez-Irak/Suriye-Akdeniz haritasını bu bağlamda da tek miğfer altına sokuyor…
Rusya’dan Avrupa’ya giden gaz sevkiyatı birden çok kol üzerinden ilerliyor(du). Bunların çoğu sıfırlanmış ‘görünüyor’. Örneğin Kuzey Akım hattı zaten ölü. Ukrayna transit hattı da çok düşük. Yamal kulvarı da sıfır. Ancak Türk Akım zirvede! Bu yoldan oluk gibi Rus gazı akıyor. (‘European natural gas imports’, 02/01, Bruegel.)
Sonuç olarak Türkiye’nin Avrupa’nın enerji arz güvenliğindeki rolünde yeni bir katman/konjonktür daha var ve Ankara, sadece Rusya-Avrupa çizgisinde görmüyor yeni durumu. Bölgeyi harmanlayan bir potadan çektiği enerjiyi iletmek istiyor…
İkinci etki alanı siyasi; Berlin iç politik dengesini yitirdi ve ülke yeni bir seçime doğru ilerliyor. Avrupa genelinde olduğu gibi Alman kamuoyunda da, Rusya ile ilişkilerin bozulmasından duyulan rahatsızlık, yaklaşan seçimlerde ‘Almanya için Alternatif-AfD’nin iktidara yükselmesi, en azından ortak olması ihtimalini besliyor…
Bu rahatsızlık, yine Avrupa ve Almanya’da hakim olan, “ABD ve enerji şirketlerinin bu işten yüksek menfaat elde ettiği” inancıyla birleştiğinde, aşırı sağcı/popülist, AB’ye mesafeli AfD’nin oy potansiyeli daha çok göz korkutuyor…
Yetmezmiş gibi, Elon Musk’ın AfD’yi destekleyen makalesi de hâlâ akıllarda. Trump’ın Başkan Yardımcısı JD Vence’in, “başka ülkenin işine karışmak istemem ama makale ilgi çekici” demiş olması da öyle…
Ankara’ya dönersek; Türkiye-Avrupa-Trump-Rusya-Suriye ajandasının enerji sayfası, hayli kafa patlatılması, sayısız değişkenin hesaba vurulması gereken bir başka gündem yarattı…
Bir evvel (01/01) savunma sanayii bağlamında Türkiye’nin tüm çalışmalarının, “yeni küresel düzende önüne gelecek fırsatları değerlendirme, riskleri bertaraf etmeye hazırlık olduğu anlaşılmalıdır” yazmıştık ve bu da işte ‘enerji” başlığı…
***
Türkiye için bir tür ‘izahlı yeni dünya takvimi’ çalışıyoruz ve bir yandan Suriye’nin iç gelişimine refakat edip halel gelmemesine gayret ediyor, diğer yandan da bölgesel ve küresel bağlama oturtmaya uğraşıyoruz…
Bunun nedeni, Suriye’de olası risklerin mevcudiyetini korumasıdır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “(Suriye’de) kendini sıkıntıda ve endişede hisseden herhangi bir çoğunluk veya azınlık var ise Türkiye bunların da hamisidir” sözü odur. Cümlede ‘azınlıklar’ öne çıkıyor ama ‘mevcut Şam iktidarı da Türkiye’nin korumasında’ demektir. Muhatapları var, anlamışlardır…
Suriye/bölge risklerini ‘yönetmeye’ gayret ederken, Türkiye’nin küresel zemine basarken de politikalarını özenle tetkik/takip etmesi gerekiyor…
Bunu da örnekleyelim; ABD ve Avrupa ile savunma alış-verişleri yürütürken, ikili ilişkilerin değişkenleriyle sınırlı kalamayız. Büyük değişkenleri de yakalamalıyız…
Dün, Çin, Amerikan Raytheon, Boeing, Lockheed Martin gibi büyük savunma şirketlerine yaptırım uygulamaya başladı. İnsanın aklına, “ne yapabilir ki” sorusu geliyor. Ama konuyu bilenler bu küçümsemeye dudak bükebilirler. Çünkü yaptırım, nadir metaller ve yarı iletken çiplerle ilgili. Karar o denli yaralayıcı olabilir ki, konuyu haberleştiren The New York Times yorumcuları, “Amerikan askeri kompleksinin sonu mu” cümlesini kurmuşlar. (‘China hits dozens of U.S. companies with trade controls’, 02/01, NYT.)
Bu firmalar ve haberde listelenen diğerlerinden Türkiye-sivil veya askerî-neler alıyor? Bunlar uzun vadeli, külfetli, bağlayıcı alımlar. Enerji kaleminde de öyle; “Big Oil” oyuncuları/ortaklarının cüretleri kollanmadan ilerlenebilir mi?
***
Ahmet el Şara’nın kravatı veya sakal boyu tartışmalarıyla bu meseleler tartışılamaz…
Bu satırlar yazılırken, Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanları’nın uçakları Şam’a inmişti. Avrupa Birliği sayın. Neden? Her iki ülke de, Suriye’de esas oyuncu gücüne sahip değiller. Ama Suriye’nin, Türkiye-Suriye stratejik ortaklığının, Ortadoğu, Akdeniz, enerji, Afrika jeopolitiği ve enerji oyunlarındaki potansiyelini kestiriyorlar…
Fransa Dışişleri Bakanı ayağının tozuyla, “umut var ama kırılgan” açıklaması yaptı. Alman Dışişleri Bakanı kısa süre önce Türkiye’deydi. Açıklamalarına bakarsanız Şam’daki değişimi destekliyorlar. Ama hangi yöne? Yontmaya çalıştıkları kesindir…
Tek tek her diplomatik hareketliliğe bakarsak detayda şeytan çok. Öncelik ise başka; bugün Ortadoğu’da Türkiye’nin yüzleşmesi gereken, İsrail ve İran’dır. Avantajlı pozisyonumuz her iki ülkeyle çatışmalı olduğumuz gerçeğini ıskalayamaz. Düzeltmemiz mi gerekiyor, seçmemiz mi?