Yeni Amerikan Büyükelçisi’nin teklifi…
“Türkiye, Baharat Yolu’nun ve İpek Yolu’nun nabzı ve kalbiydi. Her zaman kültürlerin, dinlerin, ırkların ve Doğu’dan Batı’ya ve tam tersi yönde giden ticaretin bağlantı merkeziydi. Ben, Türkiye’nin bir kez daha yeni bir baharat, yol ve enerji, ulaşım, üretim merkezi olabileceğine inanıyorum. Yeni bir Baharat Yolu olarak Türkiye, Avrupa’ya daha fazla gaz için bir merkez olarak, gaz dağıtım terminalleri aracılığıyla sevkiyat terminali olabilir. Avrupa’ya Rus müdahalesine karşı başka bir kalkan sağlar.
“Türkiye, Baharat Yolu’nun ve İpek Yolu’nun nabzı ve kalbiydi. Her zaman kültürlerin, dinlerin, ırkların ve Doğu’dan Batı’ya ve tam tersi yönde giden ticaretin bağlantı merkeziydi. Ben, Türkiye’nin bir kez daha yeni bir baharat, yol ve enerji, ulaşım, üretim merkezi olabileceğine inanıyorum. Yeni bir Baharat Yolu olarak Türkiye, Avrupa’ya daha fazla gaz için bir merkez olarak, gaz dağıtım terminalleri aracılığıyla sevkiyat terminali olabilir. Avrupa’ya Rus müdahalesine karşı başka bir kalkan sağlar. Türkiye, savunma, havacılık ve Amerikan şirketleriyle ortaklık konusunda, ayrıca Çin’i, Kuşak-Yol girişimini bir süreliğine uzak tutmak için stratejik bir uluslararası arayüzdür”…
Kuşku yok, niyeti ayrı bahis ama ABD’nin yeni Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack’ın Ankara merkezli küresel analizi, son dönem dış politika gelişmeleri içinde en dikkat çekici olanıdır. ABD-Türkiye ilişkilerine ilişkin-nihayet-belirgin bir Washington planıdır…
***
Bir, yeni elçiyle birlikte ‘açılış hamlesidir’ ama sadece Trump hükümetinin değil, Amerikan devletinin de çalıştığı bir projeksiyon olduğu hissediliyor…
İki, bir paragraflık tahlil, hem Çin hem Rusya karşıtıdır. Türkiye’yi bu gerçekliğe göre konumlandırma daveti de sayabilirsiniz…
Üç, Evet, Türkiye ve tarihi mirası hem Baharat Yolu hem Kuşak-Yol güzergâhında yüklü müktesebata sahiptir ama metin ikisinden sadece birini önceliyor…
Dört, O ‘Baharat Yolu’dur. Yani menşei Çin değil, daha çok Hindistan’dır…
Beş, Hindistan merkezli, Çin-Rus hedefli Amerikan jeopolitiği sadece bu yol ile sınırlandırılamaz/sadeleştirilemez…
Altı, aynı zamanda Batı Asya’dır, İran’dır, Pakistan ve Afganistan’dır, Körfez ülkeleri/bölgesi ve Akdeniz’e doğru son istasyon olarak İsrail’dir!
Yedi, Rusya, Kafkasya/Hazar havzası da dahildir. Bu Hindistan’ın kendi dış politika kavrayışlarına da uygundur. Örneğin; Delhi de bizim gibi Rusya’dan S-400 aldı, bize yaptırımlar geldi ama Amerika Hindistan’ı görmezden geldi…
Sekiz, ‘yolu’ uzatmak isterseniz, İsrail’den sonra da devam ediyor; Akdeniz-Kıbrıs Rum Kesimi-Yunanistan-Avrupa hattıdır. Hat Karadeniz’i de kuşatıyor. Söylemeye gerek yok, Ukrayna dosyası da aynı raftadır…
Dokuz, Yine doğal olarak, İran-Irak-Suriye çizgisi de yeni gerçeklikleriyle beraber bu hattaki Türkiye varlığını tetkiki gerektirir. Suriye’den Rusya ve İran’ın tahliyesi ile İsrail-Türkiye arasında yaşanan ve tehlike potansiyeli bulunan tartışmalı masa da ayrıca gündeme girmektedir…
On, Bütün yerküre stratejik haritasının hem göbeğidir hem en geniş ölçeğine bastığından, “yeni dünya düzeni” açısından Çin-Rusya-Avrupa-ABD dörtgeninin en kritik ve tartışmalı bağlamını oluşturur. Bir sürü saçağı vardır…
On bir, Trump başkanlığının, -şu günlerde daha belirsiz bir evreye geçtiyse de- Rusya ile daha iyi ilişkiler ve Çin’e karşı daha aktif politika kabulünün açık dışa vurumudur…
On iki, Moskova ve Pekin’in bu yaklaşımı hemen anladıkları ortada; hafta başı Rusya Dışişleri Bakanı ile Çin Dışişleri Bakanı buluşmasının nedeni belli ki bu yeni “ayarlardır”. Pozisyonlarını koordine ediyorlar…
On üç, Washington, Trump-Jinping buluşması için tarih vermekte duraksamış görünüyor ve Çin ve Rusya Devlet Başkanlarının, Rusya’nın Nazi Almanya’sına karşı zaferinin 80’inci yıldönümünde (9 Mayıs), Kızıl Meydan’da yan yana duracaklarına ilişkin açıklamalar ittifakın görkemli sembolizmine dönüşebilir…
On dört, yani Türkiye bu küresel bağlamda yeni büyükelçinin yukarıdaki konuşmasını dinliyor!
On beş, fikri sürüklediğimizde; Amerika’nın aklında, Hindistan-Körfez ülkeleri-Türkiye-İsrail-Suriye-Irak-Azerbaycan/Hazar, belki Ermenistan ve Gürcistan dahil, güncellenmiş bir hattın silueti görülebilir…
On altı, Avrupa’ya yaslanan, AB’nin ve NATO’nun dahil olduğu-finansı yine bu coğrafya ülkelerinden yapılan-sırt bölgesi de arkasındadır.
On yedi, Ancak sınırı bizde bitmiyor; Orta Asya-Avrupa arasında da bir stratejik ortaklık arayan akıl da mevcut. İlki şu sıralar Özbekistan-Semerkant’ta gerçekleyen ‘AB-Orta Asya Zirvesi’ bunun ispatı. ‘Küresel Geçit’ diyorlar ve AB Komisyonu Başkanı Leyen şöyle diyor; ‘Bugün bir dönüm noktasındayız. Biz Avrupalılar 1000 yıllık tarihimizin bu yeni bölümünde sizinle stratejik ortak olmak istiyoruz’…
On sekiz, bahsedilen “Orta Koridor”dur! Türkiye’nin desteklediğidir ama bir yandan da Çin potansiyeli barındırıyor! ABD’ye/Trump’a alternatif midir? Hindistan planına rakip midir? Ama bu da yine Türkiye’yi “arayüz” kabul ediyor…
On dokuz, Bütünü riskler ve fırsatlardır! İki mesele var önümüzde; a) İran, b) İsrail. İran, Hindistan yoluna nasıl bakıyor? İsrail nasıl bakıyor? Rusya ve Çin, İran’a ne söylüyor? İsrail’e ne söylüyor? Çin ve Rusya, İsrail, İran ve ABD, Türkiye’ye ne söylüyor?
Yirmi, Önemlisi, Ankara her birine ne söylüyor?
***
Türkiye, büyük güçlerle ilişkileri açısından en elverişli dönemlerinden birini yaşıyor. Hindistan’la da yeni bir kapı açmanın sakıncası yok. Müslümanlara ve Türkiye’ye yaklaşımı maalesef tatsızdır. Gelgelelim, büyük parselizasyonlar söz konusu olduğunda Hindistan gibi ülkeler pozisyonlarını tehir edebiliyorlar…
Amerikan Büyükelçisinin açıklamalarını, davet/teklif/vaat olarak alırsanız, el tersiyle ve bir kalemde reddedilemez. “İşlevselliği” tartışmalıdır ama çalışabilir de! Amerikan ipiyle ineceğiniz kuyuda kalmanız sürpriz olmaz. Öte yandan “yeni düzen”den bahsediyoruz, şartları ve aletleri değiştiriyor…
Trump iktidarıyla birlikte kısa sürede gelişen Suriye ve YPG/SDG süreci veya İsrail’in Türkiye sızlanmalarına sessizliği, arkadaki stratejik beklentinin tezahürü olabilir. İçeriye etkisini de kontrastlar üzerinde okuyabiliriz; mesela “boykotçular”, büyükelçinin söylediklerinden ders çıkarabilir mi?