Kötülük mühendisliği
Yenikapı mitingi ve demokrasi mitinglerinin ardından çıktığım izinde gözümün önünden sürekli rakamlar, isimler, detaylar geçti. Çok şey söylüyormuş gibi yapıp hiçbir şey...
Yenikapı mitingi ve demokrasi mitinglerinin ardından çıktığım izinde gözümün önünden sürekli rakamlar, isimler, detaylar geçti. Çok şey söylüyormuş gibi yapıp hiçbir şey söylemeyen adamlar ve entipüften mistik detaylarla FETÖ’yü fantastik bir yaratık gibi lanse eden konuşmacılar olmadan da yeterince kötü bir tablo vardı. Zulmettikleri insanlar için adaletin yerini bulmasını izledim, ama daha çok TSK’daki eğitim sırasında mobbing gören, üniformalarını ağlaya ağlaya bırakıp gitmek zorunda kalan asker adaylarını tekrar tekrar dinledim. Tasfiye edilecek isimleri tasfiye etmek için gerekli kritik noktaları ele geçirmek amacıyla kurulan kumpaslardaki matematiğe kafa yordum. Bir zamanlar o matematiğe hayran olan, ağ gibi işlenen bir organizasyonu gerçek ve tutkulu bir inanca tercih eden muhafazakârları hatırladım.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün yasını bu kez, daha farklı bir şekilde yeniden tuttum. Daha 2010 yılında örgütün özellikle BBP’ye yakın isimleri markaja alıp kulaklarına fısıldadıkları, “Yazıcıoğlu’nu devlet öldürttü” derken ve asla isim vermeden yaptıkları imalar artık çok daha anlamlı görünüyordu. Bunu yaparken dönemin İçişleri Bakanı’nın olayı araştırma konusundaki ihmalini delil göstermeleri de beyliktir. Kendilerinden olanlara sadakatleri, iki kumpas arasındaki işlevsellik paritesine bağlıydı belli ki. Ve hangi karanlık eylemi kotarmışlarsa, bizzat onun kılıfını hazırlıyorlardı.